İMAM MUHAMMED BAKIR (A.S)LA İBRETLİ İLGİLİ ÖKÜLER
1- Namahrem Kadınla Şaka Yapmanın HaramlılığıEbu Basir (r.a) şöyle diyor: Kufede idim, kadınlardan birine Kurân okumayı öğretiyordum. Bir gün bir yeri okumak hususunda onunla şaka yaptım! Uzun bir zaman geçtikten sonra Medinede İmam Bakır (a.s)ın huzuruna vardım. İmam (a.s) beni kınayarak şöyle buyurdu: Kim halvet bir yerde günah işlerse, Allah Teala lütfünü ondan esirger, o kadına dediğin söz ne biçim söz idi? Ebu Basir diyor ki: Utancığımdan başımı aşağı dikip tövbe ettim. İmam Bakır (a.s) benim bu durumumu görünce;Tekrarlamaman için dikkatli ol! buyurdular.[1] 2- İmam Bakır (a.s)dan TavsiyelerCabir-i Cufi şöyle diyor: Hac amellerini yapıp bitirdikten sonra bir grup (hacılarla) birlikte İmam Bakır (a.s)ın huzuruna vardık. İmam (a.s)la vedalaşmak istediğimizde, "bize tavsiyelerde bulunun." dedik. İmam (a.s) şöyle buyurdular: Güçlüler zayıflara yardımda bulunsunlar, zenginler fakirlere şefkatli olsunlar, sizlerden her biriniz dini kardeşine nasihat etsin, kendisi için istediği şeyi onun için de istesin. Bizim sırlarımızı, ehli olmayan kimselerden saklı tutun, halkı bize musallat etmeyin! Bizim sözlerimize ve bizden taraf sizlere iletilen haberlere teveccüh ediniz; eğer Kurâna muvafık olduğunu görürseniz onu kabul edin; Kurâna aykırı olduğunda ise onu duvara çalın! Eğer bir söz sizin için şüpheli olursa, onun hakkında karar almayın, gerektiği şekilde size izah etmemiz için onu bize sunun. Eğer sizler dediğim gibi olur ve bu sınırları aşmazsanız, Kâimimizden (Hz. Mehdiden) önce sizden herhangi biriniz ölmüş olursa, şehit olarak ölmüştür. Kim bizim Kâimimizi derk edip onun rikabında (yanında) öldürülürse, iki şehit sevabı olur; eğer onun yanında yer alıp da düşmanlarımızdan birisini öldürürse, yirmi şehidin sevabını kazanmış olur.[2] 3- Eğer Kâim (a.s)ı Mülakat Etmeden Ölürsem!Abdulhamid-i Vasitî şöyle naklediyor: İmam Muhammed Bakır (a.s)a arzettim ki: Allaha ant olsun ki, dükkanlarımızı İmam Mehdi (a.s)ın zuhurunu beklemek için tatil etmişiz. Artık fakirlik ve mecburiyetten dolayı halka el açmamıza (dilenmemize) bir şey kalmamıştır! İmam Bakır (a.s) cevaben şöyle buyurdular: Ey Abdulhamid! Eğer bir kimse, kendisini Allahın yoluna vakfederse, Allah Tealanın bir rızk yolunu onun yüzüne açmayacağını mı zannediyorsun? Allaha ant olsun ki, Allah-u Teala rahmet kapısını onun yüzüne açacaktır. Kendisini bizim ihtiyarımıza bırakana, bizi ve bizim emrimizi (velayetimizi) diriltene Allah rahmet etsin. Abdulhamid, Eğer Kâimi (Hz. Mehdiyi) mülakat etmeden ölürsem, nasıl olurum?diye sordu. İmam (a.s), Sizlerden herhangi biriniz (kalpten); Eğer Kâim-i âl-i Muhammedi görmüş olursam Onun yardımına koşacağım derse, (sevap elde etmek açısından) Onun yanında kılıç sallayan kimse gibi olur; Onun yanında şehit olan kimse de iki defa şehit olan kimse gibi olur.diye buyurdu.[3]
4- Bir Evliliğin Macerasıİbn-i Akkaşe isminde bir şahıs, İmam Bakır (a.s)ın huzuruna gelerek şöyle arzetti: Neden İmam Sadık (a.s)ın evlenmesine zemin hazırlamıyorsunuz? Oysa onun evlilik zamanı gelmiştir. İmam Bakır (a.s), önünde mühürlenmiş bir kese olduğu halde şöyle buyurdu: Yakın bir zamanda Berber halkından köle satan bir şahıs gelecek ve Meymun sarayında konaklayacaktır; bu kese altınla Ebu Abdullah (İmam Sadık) için cariye alacağız. Bir müddet böyle geçti. Bir gün İmam Bakır (a.s)ın huzuruna gittiğimizde şöyle buyurdular: O köle satan dediğim şahıs gelmiştir; şimdi bu para kesesini alarak gidin ondan bir cariye alın. İbn-i Akkaşa şöyle diyor: Biz köle satanın yanına giderek; Ceriyelerden birini bize sat dedik. Köle satan; Bütün cariyeleri sattım; sadece iki hasta cariye vardır; onlardan birinin durumu iyiye gidiyordedi. Dedik ki: Onları getir de görelim. Köle satan o iki cariyeyi getirdi. Onları gördükten sonra; Durumu iyi olan cariyeyi kaça satıyorsun? dedik. Köle satan; Yetmiş dinara satıyorum dedi. Biz; Biraz ucuza sat dedik. Köle satan; Yetmiş dinardan ucuza satmam dedi. Biz de cevaben; Biz onu bu kesedeki paraya alıyoruz dedik. Kesenin içerisinde ne kadar para olduğunu da bilmiyorduk. Köle satanın yanındaki sakalı beyaz yaşlı bir adam; Keseyi açın, içerisindeki parayı sayın dedi. Köle satan ise: Hayır, açmayın; eğer 70 dinardan bir dinar az olsa dahi satmayacağım dedi. Yaşlı adam; Keseyi yakına getirin dedi. Biz de yanına giderek keseyi açıp içerisindeki paraları saydık; paranın tam yetmiş dinar olduğunu gördük. Parayı o adama verdik, cariyeyi alarak İmam Bakır (a.s)ın yanına getirdik. İmam Sadık (a.s) da o Hazretin yanında durmuştu. Cariye alma olayını İmam Bakır (a.s)a anlattık. İmam (a.s) da Allaha şükür etti. Daha sonra İmam Bakır (a.s) cariyeye; İsmin nedir? diye sordu. Cariye; İsmim Hamidedir dedi. İmam (a.s); Dünya ve ahirette hamide (övülmüş ve beğenilmiş) olasın buyurdular. Daha sonra İmam Bakır (a.s) ondan bir takım sorular sordu, o da cevap verdi. Sonra İmam (a.s) oğlu İmam Sadıka dönerek; Bu cariyeyi al götür buyurdu. İşte böylece Hamide İmam Sadık (a.s)ın eşi oldu ve insanların en iyisi İmam Musa Kazım (a.s) ondan dünyaya geldi.[4] 5- Cahilce KınamaEhl- i Sünnet bilginlerinden olan Muhammed bin Münkedir şöyle diyor: Bir gün havanın çok sıcak olduğu bir zamanında Medine dışına çıkmıştım. İmam Bakır (a.s)ı güçlü yapısına rağmen yorgunluktan iki kölesine dayanarak tarlada çalıştığını gördüm. Kendi kendime dedim ki: Kureyşin büyük şahsiyetlerinden olan bu yaşlı adam, havanın böylesine sıcak bir vaktinde dünya malı peşindedir! Ona nasihat etmeğe karar verdim Bunun için yanına gidip selam verdikten sonra şöyle dedim: Acaba senin gibi değerli bir şahısın, bu sıcak havada yorgun bedeniyle dünya malı peşinde olması uygun mudur? Eğer bu anda ve böyle bir halde ecelin yetişirse ne yaparsın? İmam Bakır (a.s), ellerini kölelerinin omzundan kaldırarak dikilip şöyle buyurdu: Allaha and olsun ki, böyle bir halde ölmüş olursam, Allaha ibadet ve itaât ettiğim halde ölmüş olurum. Sen ibadetin sadece namaz, zikir ve dua olduğunu mu zannediyorsun? Geçimi helal yolla sağlamanın kendisi de bir çeşit ibadettir. Çünkü ben, çalışmakla kendimi sana ve başkalarına muhtaç olmaktan koruyorum. Evet ölümün ise, günah işlediğim ve Allaha isyan ettiğim bir zamanda bana gelmesinden korkarım. Allah Teala bize, başkalarına yük olmamayı emretmiştir. Eğer çalışmazsak elimizi sana veya senin gibi şahıslara açmış oluruz. Muhammed bin Münkedir, İmam Bakır (a.s)dan böyle bir cevap alınca şöyle arzetti: Allah sana rahmet etsin! Size öğüt vermek isterken siz bana öğüt verdiniz![5] 6- Allahı Tanımanın En İyi YoluSalimin oğlu Hişam şöyle diyor: Muhammed bin Numanın huzuruna vardım. O sırada bir adam yerinden kalkarak; Allahını nasıl tanıdın? diye sordu, o da cevaben; Allahın tevfiki, irşadı, tarifi ve hidayetiyle tanıdım dedi. Onun yanından ayrılıp yolda Hişam bin Hekemi gördüm; ona; Rabbini nasıl tanıdın? diye sordum; cevaben şöyle dedi: Eğer bir adam bana; Allahını nasıl tanıdın? diye sorarsa, cevaben şöyle derim: Ben Allah Tealayı kendi vücudum vasıtasıyla tanıdım; çünkü o bana her şeyden yakındır. Görüyorum ki benim vücudum, çeşitli parçalarla oluşan ve özel bir düzenle yerli yerince yerleştirilmiş bir yapıya sahiptir. Bu parçaların bir araya gelerek oluşumu, tam bir ustalıkla düzenlenmiş çok hassas bir yaratılış üzere gerçekleşmiştir. Bir çok şekiller onda yer almış ve her biri, tam bir uyum içinde eksiksiz, kendi görevini yerine getirmek üzere en uygun olan yerde yerleştirilmiştir. Yine görüyorum ki benim için göz, kulak, koklama, tatma, dokunma gibi çeşitli duyu organları yaratılmış ve bunların her biri kendi vazifesini yerine getirmekte. Her akıllı insan, böyle düzenli bir vücudun, bunları yaratan ve düzene sokan biri olmaksızın kendi kendiliğine vücuda gelmesini, aklen imkansızdır. Bu yolla, vücudumun şekil ve düzeninin, çok akıllı bir yaratıcı tarafından yaratılmış olduğunu anlamış oldum (işte o yaratıcı Allahtır)... [6] 7- En Büyük Günahİmam Bakır (a.s), Mescidul- Harama girdiğinde Kureyşten olan bir grup insan da oradaydı. İmamı gördüklerinde; Bu Iraklıların (şiilerin) lideridir dediler. Onlar da; İçimizden birini, ondan soru sorması için yanına gönderirsek iyi olur dediler. Daha sonra onlardan bir genç İmam Bakır (a.s)ın huzuruna gelerek; Hangi günah, bütün günahlardan daha büyüktür? diye sordu. İmam (a.s); En büyük günah, şarap içmektir. buyurdular. Genç geri dönerek İmam (a.s)dan aldığı cevabı arkadaşlarına iletti. Tekrar o genci İmam (a.s)ın yanına gönderdiler. Genç aynı soruyu tekrarlayınca İmam (a.s) şöyle buyurdular: En büyük günah, şarap içmektir demedim mi? Çünkü şarap, şarap içeni zina, hırsızlık ve adam öldürmeye sürüklüyor; şirk ve küfre sebep oluyor. Şarap içen, bütün günahlardan daha büyük olan kötü işler yapmaktadır. [7]
[1]- Biharul-Envar, c. 46, s. 247. [5] - Bihar, c. 46, s. 287. [6] - Bihar, c. 3, s. 49. [7] - Bihar, c. 3, s. 49.
|