HZ. FATIMA (A.S) İLE BABASININ ARASINDA OLAN SEVGİ VE MUHABBET

  1- Müslim kendi Sahih'inde, İbn-i Mes'ud'un şöyle dediğini naklediyor:

Resulullah (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) Beytullah'ın; (Kâbe'nin) yanında namaz kılıyordu, Ebu Cehil ve dostlarıda bir kenarda oturmuşlardı. Bir gün önce de orada dişi bir deve kesilmişti. Ebu Cehil, "Sizlerden hanginiz kalkıp bu devenin işkembesini alıp Muhammed'in (s.a.a) boynunun üzerine koyabilirsiniz?" dedi. Onların içerisinden en şaki (kötü) olan kalkıp onu aldı ve Resulullah (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) secdeye gittiğinde boynunun üzerine koydu. On-lar, birbirlerine bakıp gülüşmeye başladılar. Ben de durup bakıyordum. Eğer gücüm  olsaydı, onu Re-sulullah'ın (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) üzerinden alırdım. Peygamber (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) öylece secde halinde durmuş, başını kaldırmıyordu. Bir kişi gidip Fatıma'ya haber verdi. O, küçücük bir kız idi. Hz. Fatıma (aleyha selam) gelip onu bir kenara attı ve sonra o adamlara yönelerek onları ayıplamaya ve kınama-ya başladı. Peygamber (salla’llâhu aleyhi - ve alihi- ve sellem) namazını bitirince, sesini yükselterek

onlara bedduâ etmeye başladı. Peygamber dua ettiğinde veya Allah'tan bir şey istediğinde dua ve hacetini üç defa tekrarlardı. Şöyle beddua etti: "Allah'ım! Sen Kureyş'i cezalandır!" Bu sözü üç defa tekrarladı. Onlar, Peygamber'in sesini işitince gülmeleri kesildi ve kalplerine korku düştü. Sonra Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah'ım, Hişam oğlu Ebu Cehil, Rabia oğlu Utbe, Rabia oğlu Şeybe ve Utbe oğlu Velid, Halef oğlu Ümeyye ve Ebu Muit oğlu Ukbe'yi sen ceza-landır!" Başka bir isim de söyledi ama ben unutmuşum.

"İbn-i Mes'ud diyor ki: "And olsun Muhammed'i (s.a.a) hak peygamber olarak gönderene ki, Bedir savaşında, ismi söylenenlerin hepsinin öldürülüp sonra cenazelerinin kuyu-ya atıldığına şahit oldum."

Bu hadisi, Buhârî de kendi Sahih'inde nakletmiştir.

  2- Sahih-i Müslim'de, Ebu Hâzım'ın şöyle dediği nakledilmiştir:

Sehl ibn-i Sa'd, Resul-i Ekrem'in (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) Uhud savaşında aldığı yara hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap verdi:

Resulullah'ın (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) yüzü yaralanmış, azı dişi kırılmış ve başındaki miğferi ezilmişti. Resulullah'ın kızı Fatıma, (salam’ullahi aleyha) Peygamber'in yüzün-deki kanı yıkıyor ve Ali ibn-i Ebi Talib de (a.s) kalkanıyla su döküyordu. Fatıma, (aleyha selâm) suyun kanı daha da artırdığını görünce bir hasır

parçasını yaktı ve külünü alıp yaranın üzerine sürdü, böylece kan kesildi.

Müslim, bu hadisi başka bir senetle de Ebu Hâzım'dan naklediyor. Müslim'in bu nakline göre hadisin başı şöyledir:

Sehl ibn-i Sa'd'den Resulullah'ın (s.a.a) yaralan-ması hakkında sorulunca onun şöyle cevap verdiğini duydum: “Andolsun Allah'a ki, ben, Resulullah'ın (s.a.a) yarasını yıkayanı ve ona su dökeni tanıyorum ve ne ile tedâvi edildiğini biliyorum…”

Sonra da hadisi yukarıda zikrettiğimiz şekilde naklet-miştir. Buharî de bu hadisi Sahih'inde nakletmiştir.

  3- Ebu Nuaym, Hilyet-ül Evliyâ'da, Ebu Sa'leb el-Haşenî'den şöyle rivayet etmiştir:

Resulullah (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) her yolculuktan döndüğünde mescitte iki rek'at namaz kılmayı severdi. Mescitten çıktıktan sonra, hanımlarının yanına gitmeden önce mutlaka Hz. Fatıma'yı (aleyha selâm) görmeye giderdi.

Resulullah, (s.a.a) yine savaşlardan birinden dönmüştü, mescide gidip iki rekat namaz kıldı; sonra da Hz. Fatıma'yı görmeye gitti.  Fatıma (aleyha selâm), Resulullah'ı (s.a.a) karşılayarak Peygamber'in yüzünü ve gözlerini öpmeye ve ağlamaya başladı. Resulullah (s.a.a) "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Fatıma, (a.s) "Senin renginin sarardığını görüyorum (bu yüzden ağlıyorum)." dedi.

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Fatıma, Allah (azze ve celle) babanı öyle (önemli) bir iş için meb'us etmiştir ki; Allah, o iş sebebiyle yeryüzünde her bir çadır ve kulübeye izzet veya zillet sokar. Bu işin kapsayışı gecenin her tarafı kapsaması gibidir."

Kenz-ül Ummâl'da, bu hadisin naklinden sonra şu sözler kaydedilmiştir: "Bu hadisi, Taberanî, el-Kebir'de naklet-miştir. Keza; bu hadisi, Heysemî Mecma-üz Zevâid'de nakletmiştir."

Heysemî'nin nakline göre hadisin orta kısmı şöyledir:

…Resulullah (s.a.a) "Neden böyle ağlıyorsun?" buyurdu. Fatıma, "Senin bitgin ve yorgun, eski bir elbise içinde olduğunu gördüğüm için ağlıyorum." dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ağlama! Gerçekten Allah (azze ve celle)…”

4- Muhibbuddin Taberî, Zehâir-ül Ukbâ kitabında, Hz. Ali'nin (aleyhi’s-selâm) şöyle buyurduğunu naklediyor:

Biz Resulullah (salla’llâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) ile Hendek çukurlarındaydık ki, Fatıma (selam’ullahi aleyha), Resulullah'a bir parça ekmek getirdi ve ekmeği ona uzattı. Resulullah (s.a.a)  "Nedir bu?" diye sorduğunda Fatıma: "Çocuklarım için pişirdiğim  ekmeğin bir parçasını sana getir-dim." dedi. Resulullah (s.a.a) (onu yiyerek) şöyle buyurdu: "Kızım, bu ekmek üç günden sonra babanın yediği ilk yiyecektir." 

 KAYNAKLARI

1- Sahih-i Müslim, Cihâd kitabı. Sahih-i Buhârî, Bid'ul Halk kitabı.

2- Sahih-i Müslim, Cihâd kitabı. Sahih-i Buhâri, Bid'ul Halk kitabı.

3- Hilyet-ül Evliyâ, c.2, s.3. Kenz-ül Ummâl, c.1, s.77. Mecma-üz Zevâid, c.8, s.262.

4- Zehâir-ül Ukbâ, s.47.