HZ. FATIMA (A.S) İLE BABASININ ARASINDA OLAN SEVGİ VE MUHABBET
Resulullah (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) Beytullah'ın;
(Kâbe'nin) yanında namaz kılıyordu, Ebu Cehil ve dostlarıda bir kenarda
oturmuşlardı. Bir gün önce de orada dişi bir deve kesilmişti. Ebu Cehil,
"Sizlerden hanginiz kalkıp bu devenin işkembesini alıp Muhammed'in (s.a.a)
boynunun üzerine koyabilirsiniz?" dedi. Onların içerisinden en şaki (kötü)
olan kalkıp onu aldı ve Resulullah (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve
sellem) secdeye gittiğinde boynunun üzerine koydu. On-lar, birbirlerine
bakıp gülüşmeye başladılar. Ben de durup bakıyordum. Eğer gücüm olsaydı,
onu Re-sulullah'ın (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) üzerinden
alırdım. Peygamber (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) öylece secde
halinde durmuş, başını kaldırmıyordu. Bir kişi gidip Fatıma'ya haber
verdi. O, küçücük bir kız idi. Hz. Fatıma (aleyha selam) gelip onu bir
kenara attı ve sonra o adamlara yönelerek onları ayıplamaya ve kınama-ya
başladı. Peygamber (sallallâhu aleyhi - ve alihi- ve sellem) namazını
bitirince, sesini yükselterek "İbn-i Mes'ud diyor ki: "And olsun Muhammed'i (s.a.a) hak peygamber olarak gönderene ki, Bedir savaşında, ismi söylenenlerin hepsinin öldürülüp sonra cenazelerinin kuyu-ya atıldığına şahit oldum." Bu hadisi, Buhârî de kendi Sahih'inde nakletmiştir. Sehl ibn-i Sa'd, Resul-i Ekrem'in (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) Uhud savaşında aldığı yara hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap verdi:
Resulullah'ın (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) yüzü yaralanmış,
azı dişi kırılmış ve başındaki miğferi ezilmişti. Resulullah'ın kızı
Fatıma, (salamullahi aleyha) Peygamber'in yüzün-deki kanı yıkıyor ve Ali
ibn-i Ebi Talib de (a.s) kalkanıyla su döküyordu. Fatıma, (aleyha selâm)
suyun kanı daha da artırdığını görünce bir hasır Müslim, bu hadisi başka bir senetle de Ebu Hâzım'dan naklediyor. Müslim'in bu nakline göre hadisin başı şöyledir: Sehl ibn-i Sa'd'den Resulullah'ın (s.a.a) yaralan-ması hakkında sorulunca onun şöyle cevap verdiğini duydum: Andolsun Allah'a ki, ben, Resulullah'ın (s.a.a) yarasını yıkayanı ve ona su dökeni tanıyorum ve ne ile tedâvi edildiğini biliyorum Sonra da hadisi yukarıda zikrettiğimiz şekilde naklet-miştir. Buharî de bu hadisi Sahih'inde nakletmiştir. Resulullah (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) her yolculuktan döndüğünde mescitte iki rek'at namaz kılmayı severdi. Mescitten çıktıktan sonra, hanımlarının yanına gitmeden önce mutlaka Hz. Fatıma'yı (aleyha selâm) görmeye giderdi. Resulullah, (s.a.a) yine savaşlardan birinden dönmüştü, mescide gidip iki rekat namaz kıldı; sonra da Hz. Fatıma'yı görmeye gitti. Fatıma (aleyha selâm), Resulullah'ı (s.a.a) karşılayarak Peygamber'in yüzünü ve gözlerini öpmeye ve ağlamaya başladı. Resulullah (s.a.a) "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Fatıma, (a.s) "Senin renginin sarardığını görüyorum (bu yüzden ağlıyorum)." dedi. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Fatıma, Allah (azze ve celle) babanı öyle (önemli) bir iş için meb'us etmiştir ki; Allah, o iş sebebiyle yeryüzünde her bir çadır ve kulübeye izzet veya zillet sokar. Bu işin kapsayışı gecenin her tarafı kapsaması gibidir." Kenz-ül Ummâl'da, bu hadisin naklinden sonra şu sözler kaydedilmiştir: "Bu hadisi, Taberanî, el-Kebir'de naklet-miştir. Keza; bu hadisi, Heysemî Mecma-üz Zevâid'de nakletmiştir." Heysemî'nin nakline göre hadisin orta kısmı şöyledir: Resulullah (s.a.a) "Neden böyle ağlıyorsun?" buyurdu. Fatıma, "Senin bitgin ve yorgun, eski bir elbise içinde olduğunu gördüğüm için ağlıyorum." dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ağlama! Gerçekten Allah (azze ve celle) 4- Muhibbuddin Taberî, Zehâir-ül Ukbâ kitabında, Hz. Ali'nin (aleyhis-selâm) şöyle buyurduğunu naklediyor: Biz Resulullah (sallallâhu aleyhi -ve alihi- ve sellem) ile Hendek çukurlarındaydık ki, Fatıma (selamullahi aleyha), Resulullah'a bir parça ekmek getirdi ve ekmeği ona uzattı. Resulullah (s.a.a) "Nedir bu?" diye sorduğunda Fatıma: "Çocuklarım için pişirdiğim ekmeğin bir parçasını sana getir-dim." dedi. Resulullah (s.a.a) (onu yiyerek) şöyle buyurdu: "Kızım, bu ekmek üç günden sonra babanın yediği ilk yiyecektir."
KAYNAKLARI
1- Sahih-i Müslim, Cihâd kitabı. Sahih-i Buhârî, Bid'ul Halk kitabı. 2- Sahih-i Müslim, Cihâd kitabı. Sahih-i Buhâri, Bid'ul Halk kitabı. 3- Hilyet-ül Evliyâ, c.2, s.3. Kenz-ül Ummâl, c.1, s.77. Mecma-üz Zevâid, c.8, s.262. 4- Zehâir-ül Ukbâ, s.47.
|