İMAM MEHDİ (A.S)'DAN KIRK HADİS
Kendi Başlarına Terk Etmemiştir!
1- Allah-u Teala, halkı abes
olarak yaratmamıştır, onları kendi başlarında da terk etmemiştir. Hayır,
onları kendi kudretiyle yaratmıştır; onlara kulak, göz, kalp ve akıllar
vermiştir. Sonra onlara, müjdeleyici ve korkutucu Peygamber (a.s)
göndermiştir; onları, Allahın itaatine emretmekte, Ona karşı günah
işlemekten sakındırmakta; yaratıcıları ve dinleriyle ilgili bilmedikleri
meseleleri onlara öğretmekteler; onlara bir takım kitaplar da
vermiştir...
Allah Teala, o peygamberlerden
bazısına ateşi soğuk ve esen kılmıştır, onu kendine halil (dost)
edinmiştir; onlardan bazısıyla konuşmuştur, asasını ejderha yapmıştır;
onlardan bazısı Allahın izniyle ölüyü diriltmiş, kör ve abraşları
iyileştirmiştir; onlardan bazılarına kuş dilini (kuşların konuşmasını
anlamayı) öğretmiştir...
Daha sonra Muhammedi (s.a.a)
alemlere bir rahmet olarak peygamberliğe mebus kılmıştır; onun
vesilesiyle dinini tamamlamış ve peygamberler göndermeye son vermiştir;
onu bütün insanlara göndermiş, sadakatinde gerekeni aşikar etmiş, alamet
ve nişanelerinden gerekeni açıklamıştır.
Sonra onun da (s.a.a) ruhunu
almıştır; imameti (yöneticilik makamını) ondan sonra onun kardeşi,
amcası oğlu, vasisi ve varisi olan Ali bin Ebu Talib (a.s)a vermiştir;
daha sonra onun birbirinin ardınca evlatlarından olan vasilerine
vermiştir; onların vasıtasıyla dinini diriltmiş, nurunu tamamlamıştır...
onları günahlardan masum kılmış, ayıplardan uzaklaştırmıştır; kirden
temizlemiş ve şüpheli şeylerden uzak tutmuştur; onları ilminin
hazinedarı, hikmetinin emanet bırakıldığı mahzen ve sırrının yeri
kılmıştır; onları bir takım delillerle teyit etmiştir...
[1] Eğer Böyle Olmasaydı!
2- Biz gerçi, dünya hükümeti
zalimlerin elinde olduğu müddetçe, kendimizin ve imanlı Şiilerimizin
bazı maslahatlarından dolayı zalimlerin yerleşim bölgelerinden uzak bir
yerde ikamet ediyoruz, ama sizin durumunuzdan haberdarız, durumunuz bize
gizli değildir... Biz, sizi gözetmekte ihmalkarlık etmiyoruz, sizi
unutmamışız da. Eğer böyle olmasaydı, musibetler belinizi büker ve
düşmanlar kökünüzü kazırdı...
[2] Sana Şikayet Ediyoruz!
3- Allahım, Peygamberimizin
(s.a.a) yanımızda olmamasından, İmamımızın gaybetinden, düşmanımızın
çokluğu ve sayımızın azlığından, fitnelerin şiddetinden ve zamanın
şerlerinin bizi güçsüz düşürmesinden sana şikayet ediyoruz. (Allahım,)
Muhammed ve Ehl-i Beytine salat gönder; katından olan acil bir zaferle,
zorlukları gidermenle, güçlü bir yardımınla, aşikar kıldığın hak bir
saltanatla, bizleri kapsayan geniş bir rahmetinle ve bizleri örten bir
afiyetle, bize yardımda bulun; kendi rahmetin hürmetine ey rahm
edenlerin en merhametlisi!
[3] Boş Kalmayacağını Bilmiyorlar mı?
4- Ben basiretten sonra
körlükten, hidayetten sonra sapıklıktan, tehlikeli amel ve fitnelerden
Allaha sığınıyorum. Allah Teala buyuruyor ki: Elif lam Mim.
İnsanlar yalnızca iman ettik diyerek sınanmadan bırakılacaklarını mı
sandılar?
Bu insanlar nasıl fitneye düşüyor,
hayranlık içerisinde dolaşıp duruyor, sağ ve solu tutuyorlar? Bunlar
dinlerini mi parçalamışlar, tereddüde mi kapılmışlar, yoksa hakka karşı
inat mı ediyorlar, yoksa doğru rivayetlerin ve sahih hadislerin
getirdiği (açıkladığı) şeyden mi haberleri yoktur? Veya haberleri var da
kendilerini bilmezliğe mi vuruyorlar? Yeryüzünün, Allahın zahir veya
gizli hüccetinden boş kalmayacağını bilmiyorlar mı? Acaba Peygamberden
sonra İmamların birbirinin ardınca sırasıyla geldiğini ve İmametin
Allahın emriyle önceki İmama (Hz. Hasan Askeriye) ulaştığını, o da
önceki babalarının mevkisinde
oturup
halkı hakka ve doğru yola hidayet ettiğini bilmiyorlar mı?
O, aydınlatıcı bir nur, ışık saçan
bir yıldız, parlayan bir aydı. Allah Teala kendi katında olanı onun için
seçti ( onu kendi rahmetine götürdü). O da babalarının tuttuğu yolu
tuttu, kendisinden alınan ahd üzere onların ayaklarının yerine ayak
bastı, o belirlenen bir ahd üzere kendi vasisini belirledi; Allah o
vasiyi bir müddete kadar kendi emriyle sakladı, kendi takdiri gereği
iradesiyle onun yerini gizli tuttu. Onun mevkisi bizim aramızdadır, onun
fazileti bizim içindir. Eğer Allah, ondan men ettiği şeyi ona izin verir
ve gizli kalmasındaki hükmünü ondan kaldırırsa, hakkı en güzel biçimde,
en açık delille ve en aşikar nişanesiyle onlara gösterir, zuhur ederek
hüccet ve delilini ikame eder. Ama Allahın takdiri mağlup olmaz,
iradesi reddedilmez ve tevfikinden ileri geçilmez.
[4] Ne Zaman Bir Nişane Kaybolduysa!...
5- Acaba Allah Tealanın; Ey
iman edenler! Allaha , Resulüne ve ululemre itaat edin diye
buyurduğunu duymadınız mı? Acaba bu emri, kıyamet gününe kadar sürecek
olan bir emir değil mi? Acaba Allah Tealanın, Adem (a.s)dan en sonuncu
İmama (İmam Hasan Askeriye) dek sizin için sığınacağınız sığınak ve
hidayetinize vesile olacak nişaneler kıldığını görmediniz mi? Ne zaman
bir nişane kaybolduysa diğer bir nişane zahir oldu; bir yıldız battıysa
(yerine) bir başkası doğdu. Allah Teala onun ( İmam Hasan Askerinin)
ruhunu aldığında, kendisi ve kulları arasındaki sebebi (bağı) kestiğini
sandınız. Hayır, hiç bir zaman böyle olmamıştır ve kıyamete kadar da
böyle olmayacaktır; sonunda onlar hoşlanmasa da Allahın emri zahir
olacaktır.
[5] Hidayet Olursun
6- Hidayet olmak istersen,
hidayet olursun; arasan bulursun.
[6] Onlar Benim Hüccetimdir
7- Vuku bulan vakıalarda, bizim
hadislerimizi rivayet edenlere müracaat ediniz; zira onlar benim sizlere
olan hüccetimdir ve ben de Allahın onlara olan hüccetiyim.
[7] Kim Kendi Malı Gibi Harcarsa!
8- Kim elindeki malımızı, bizim
emrimiz olmaksızın kendi malını harcadığı gibi helal bilip harcarsa
melundur ve kıyamet günü biz onun hasmı (düşmanı) olcağız. Nitekim
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki : Kim Ehl-i Beytimden, Allahın
haram kıldığı şeyi helal sayarsa, benim dilimle ve duası kabul olan her
peygamberin diliyle lanete uğramıştır. Öyleyse kim bize zulmederse,
bize zulmeden zalimlerin sırasında yer alacak ve Allahın laneti onun
üzerine olacaktır. Çünkü Allah Teala buyurmuştur ki: Bilin ki,
Allahın laneti zalimlerin üzerinedir.
[8] Allahın Rahmetinden Uzak!
9- Yatsı namazını (bir mazereti
olmaksızın) yıldızlar birbirine girene kadar erteleyen kimse, melundur!
Melundur! Sabah namazını yıldızlar kayboluncaya kadar geciktiren kimse
de Allahın rahmetinden uzaktır! Allahın rahmetinden uzaktır!
[9] Akrabalık Bağı!
10- Allah-u Teala ile hiç kimse
arasında akrabalık (bağı) yoktur.
[10] Yalancı ve İftiracı!
11- Bilin ki, gerçekten hak
bizimledir ve bizim aramızdadır; bizden başka hakkın kendisinde olduğunu
söyleyen kimse, yalancı ve iftiracıdır; bizden başka kim onu iddia
ederse azgın ve sapıktır.
[11] İlahi!...
12- İlahi! Sana yalvaran, karada
ve denizde seni çağıran kimselerin hakkı hürmetine Muhammed ve Âl-i
Muhammede salat gönder; Muhammed ve Âl-i Muhammedin hakkı hürmetine
mümin erkek ve kadınların fakirlerine zenginlik ve genişlik; mümin erkek
ve kadınların hastalarına şifa, sıhhat ve rahatlık; mümin erkek ve
kadınların yaşayanlarına lütuf ve keramet; mümin erkek ve kadınların
ölülerine mağfiret ve rahmet; mümin erkek ve kadınların gariplerine
kendi vatanlarına salim ve kazançlı geri dönmeyi merhamet buyur!
[12] Sahiplerine Ulaştırırsa!
13- Kim, din hususunda Rabbinden
çekinir ve üzerinde (humus, zekat vb.) olan borcunu hak sahiplerine
ulaştırırsa, bozucu fitnelerden ve karartıcı sıkıntılardan güvende
kalır. Kim de, Allahın verdiği nimetleri, verilmesini emrettiği kimseye
vermekte cimrilik yaparsa, dünya ve ahrette zarara uğrayanlardan olur.
[13] Bizi Onlardan Uzaklaştıran Şey!
14- Eğer Şiilerimiz -Allah onları
kendi itaatine muvaffak kılsın- üzerlerine farz olan ahde vefa etmede
kalpleri bir olursa, bizimle görüşmek saadeti onlardan geciktirilmez;
bize nispet sahip oldukları gerçek marifet üzere bizimle görüşme
mutluluğu en yakın bir zamanda onlara nasip olur. Bizi onlardan
uzaklaştıran şey, sevmediğimiz şeyleri yapmaları hususundaki haberin
bize ulaşmasıdır. Allah en iyi yardım dilenendir; O bize yeter ve O ne
güzel vekildir. Allahın salat ve selamı, korkutucu ve müjdeci olan
efendimiz Muhammede ve onun pâk Ehl-i Beytine olsun.
[14] Allahım!...
15- ...Allahım, ben dünyanın
hayır, ahretin ise sevabını senden istiyorum. Allahım, helalinle
haramdan ve fazlınla bütün yaratıklarından beni müstağni kıl. Allahım,
ben yararlı bir ilim, huşulu bir kalp, şifa verici yeterli bir yakin,
temiz bir amel, güzel bir sabır ve büyük bir mükafat senden diliyorum.
Allahım, nimetine şükretmeyi bana ihsan et, ihsan ve keremini bana
artır, sözümü halk arasında duyulan, amelimi kendi katında yücelmiş,
hayırlardaki eserime uyulmuş ve düşmanımı kahrolmuş kıl. Allahım,
Muhammede ve onun seçkin Âline gece ve gündüzler (sürekli olarak)
salat gönder; eşrarın şerrinden beni koru; günah ve suçlarımdan beni
arındır; cehennem ateşinden beni kurtar; dinlenme evine beni kondur;
beni ve bütün mümin ve mümine dini kardeşlerimi bağışla; kendi
rahmetinle ey rahm edenlerin en merhametlisi!
[15] Gaybetin Faydası!
16- Gaybetim döneminde benden
faydalanmaya gelince; bu dönemde benden faydalanmak, bulutlarla örtülen
güneşten yararlanmaya benzer. Ben yeryüzü ehli için kurtuluş ve emniyet
vesilesiyim. Nitekim yıldızlar da gök ehli için emniyet vesileleridir.
Öyleyse sizi ilgilendirmeyen şeyleri sormayın. Sizden istenilmeyen
şeyleri bilmek için kendinizi zahmete düşürmeyin. Ferecin yakın olması
için çok dua ediniz. Çünkü dua sizin kurtuluş vesilenizdir.
[16] Batılı Yok Etmek İster
17- Allah-u Azze ve Celle, hakkı
tamamlayıp batılı yok etmek ister...
[17] Allahım!18- ...Allahım, zengin seninle zengin olmak isteyen ve sana muhtaç olandır; fakir ise yaratığınla zengin olmak isteyip senden yüz çevirendir; Öyleyse Muhammed ve Âl-i Muhammede salat gönder; kendinle beni yaratığından müstağni eyle ve beni yalnızca sana el açan kimselerden kıl.
Allahım, bedbaht; tövbe önünde ve
rahmet arkasında olduğu halde ümidini kesen kimsedir; amelim zayıf olsa
da, rahmetine ümidim güçlüdür; öyleyse güçlü ümidim için zayıf amelimi
bana bağışla.
Allahım, biliyorsun ki, kulların
arsında benden daha katı kalpli, günahı daha büyük olan vardır; ben de
bilmekteyim ki, senden daha güçlü, daha çok rahmeden ve daha çok
bağışlayan yoktur; öyleyse ey rahmetinde tek olan (Allah), hatalarında
tek olmayanı bağışla.
Allahım, şüphesiz sen emrettin,
biz ise isyan ettik; sen nehyettin, biz ise kaçınmadık; sen hatırlattın,
biz ise unuttuk; sen gözümüzü açtın, biz ise kendimizi körlüğe vurduk;
sen sakındırdın, biz ise (hakka) tecavüz ettik; bu, senin bize yaptığın
ihsanın karşılığı değildi (ama biz yaptık); oysa sen bize bildirdiğin ve
bizden sakladığın şeye daha alimsin; bizim yaptığımızı ve bize yapılanı
daha iyi bilmektesin; o halde Muhammed ve Âl-i Muhammede salat gönder;
hata ve unuttuklarımızdan dolayı bizi muaheze etme, yanımızda olan
haklarını bize bağışla, ihsanını bize tamamla ve rahmetini bize
indir...
[18] Ayakkabını Çıkar!
19-
Uzun bir hadiste fahle naleyke
(ayakkabılarını çıkar) ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur:
Musa (a.s), kutsal vadide
rabbine münacat ettiğinde (Ona yalvarıp yakardığında) şöyle arz etti:
Ey Rabbim! Ben sevgimi yalnızca sana halis kıldım, kalbimi senin
dışındakilerden arındırdım.
Musa (a.s) ailesini çok
seviyordu. Allah-u Teala (onun bu sözü üzerine) şöyle buyurdu:
Ayakkabılarını çıkar Yani eğer sevgin bana halis ise (sadece beni
seviyor isen), kalbin de başkasına yönelmekten arındırılmışsa, o halde
ailenin sevgisini kalbinden sök at.
[19] Gaybetin Felsefesi!
20- Gaybetin vuku bulmasının
nedenine gelince; Allah (c.c) buyuruyor ki: Ey İman edenler, size
açılandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın...
Babalarımdan her birinin boynunda, zamanlarındaki tağutların biati
vardı, ama ben öyle bir zamanda kıyam edeceğim ki, tağutlardan hiç
birinin biati boynumda olmayacaktır.
[20] Allahım!...
21- Allahım, eğer sana itaat
ettiysem övgü senindir; eğer isyan ettiysem hüccet senindir; rahatlık ve
ferahlık sendendir; nimet verip şükrü kabul eden, güçlü olup bağışlayan
Allah münezzehtir. Allahım, eğer sana isyan etmişsem, senin en çok
sevdiğin şeyde yani sana iman etmede sana itaat etmişim; sana çocuk
nispeti vermemişim ve sana hiçbir şeyi şerik koşmamışım; bunların
hepsinde senden taraf bana minnet vardır, benden taraf sana minnet
yoktur.
[21] O Halde Nasıl Câiz Olabilir!
22- Başkasının malında, onun izni
olmaksızın tasarruf etmek hiç kimseye câiz değildir; o halde bizim
malımızda iznimiz olmaksızın tasarruf etmek nasıl câiz olabilir!? Kim
bizim emrimiz olmaksızın malımızda tasarruf ederse, Allahın ona haram
kıldığı şeyi helal bilmiştir. Yine kim haksız yere malımızdan bir şey
yerse, ateş yemiştir ve yakında da cehennem ateşine atılacaktır.
[22] Artık O Zaman!
23- Her biriniz, sevgimizi
kazanacak işleri yapmaya ve sevmediğimiz işlerden ise uzak durmaya
çalışın. Çünkü bizim işimiz (zuhur etmememiz) ansızın, birden bire
olacaktır; artık o zaman tövbenin ona bir faydası olmayacak ve
cezalandırmamızdan onu kurtaramayacaktır.
[23] Başkasına İhtiyacımız Yok!
24- Şüphesiz, Allah Teala
bizimledir; o halde bizim başkasına ihtiyacımız yoktur. Hak bizimledir;
öyleyse bizden ayrılan bizi korkuya düşüremez.
[24] Kıyam edecek İmam!
25- Mehdi benim; zamanın kıyam
edecek İmamı benim; yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak
olan benim; yeryüzü kesinlikle hüccetsiz kalmayacaktır.
[25] Bizi Sevmenizi!
26- Bizi sevmenizi ve bize
yönelmenizi açık sünnetler esasına dayandırın.
[26] Allahım!...
27- Allahım, bize, sana itaat
etmek muvaffakiyetini, isyandan uzaklaşmayı, niyetin doğruluğunu ve
saygısı korunması gereken kimseleri tanımayı ihsan et; hidayete erişmek
ve onda sabit kalmakla bize ikramda bulun; dillerimizi doğruluk ve
hikmetle güçlendir; kalplerimizi ilim ve marifetle doldur; karınlarımızı
haramdan ve şüpheli şeylerden arıt; ellerimizi zulüm ve tecavüzden
alıkoy; gözlerimizi kötülüklerden ve hıyanetten koru; kulaklarımızı boş
söz ve gıybete kapat.
Alimlerimize, dünyaya düşkün
olmamayı ve hayırseverliği; öğrencilere ciddi çalışmayı ve rağbeti;
dinleyenlere uymayı ve öğüt almayı ihsan et.
Müslümanların hastalarına şifa ve
rahatlık; ölülerine şefkat ve rahmet, yaşlılarımıza vakar ve ağır
başlılık, gençlerimize hakka dönüş ve tövbe, kadınlarımıza haya ve
iffet, zenginlerimize alçak gönüllülük ve cömertlik, fakirlerimize sabır
ve kanaat lütfet.
Gazilere galibiyet, tutsaklara
kurtuluş, emir sahiplerine adalet ve şefkat, emir altındakilere (halka)
insaf ve güzel huy nasip et.
Hacı ve ziyaretçilerin yol
azıkları ve nafakalarını bereketli kıl; onlara farz kıldığın hac ve
umreyi eda etmelerini müyesser eyle; ey merhametlilerin en merhametlisi!
Fazlın ve rahmetinle dualarımızı kabul buyur.
[27] Zuhurun Gerçekleşmesi İse
28- Gerçekten tam gaybet vaki
olmuştur. Allah (c.c) izin vermedikçe zuhur gerçekleşmeyecektir. Zuhurun
gerçekleşmesi çok uzun bir zamandan, kalpler katılaştıktan, yeryüzü de
zulümle dolduktan sonra olacaktır.
[28] Konuşma Müsaadesi Verdiği Zaman!
29- Allah-u Teala, bize konuşma
müsaadesi verdiği zaman, hak aşikar, batıl ise yok olacaktır.
[29] İntikam Alacak Olan!
30- Ben Allahın yeryüzündeki
Bakiyyetullahım (Onun baki bıraktığı hüccetim); Onun düşmanlarından
intikam alacak olan da benim.
[30] Bizi İnkar Etmekle Eşittir!
31- Maarifi (dini ve islami
hükümleri), bizim yolumuzu bırakarak başka yoldan talep etmek, bizi
inkar etmekle eşittir.[31] Biz Kimden Teberri Ediyorsak!
32- Biz kimden teberri ediyorsak,
Allah, melekleri, peygamberleri ve dostları da ondan teberri
etmekteler.[32] Allahım!...
33- Allahım, biz senden İslam ve
ehline izzet bağışlayacağın, nifak ve ehlini zelil edeceğin onurlu bir
devletin tahakkuk bulmasını istiyoruz; öyle bir devlet ki, bizi o
devlette, itaatine davet edenlerden ve hidayet yolunun öncülerinden
kılasın, onun vesilesiyle dünya ve ahiret kerametini bize ihsan edesin.
Allahım, haktan bize tanıttığın şeyi taşımaya muvaffak et; eksiğimiz
olan (tanımadığımız) şeyi de bize ulaştır (bizi ondan haberdar kıl).
[33] Bir Dirhem Yerse!
34- Kim bize ait maldan haram
olarak bir dirhem yerse, Allahın, meleklerin ve insanların laneti onun
üzerine olsun.
[34] Temiz Olmanız İçindir!
35- Mallarınıza gelince; onları
(sizlerden) kabul etmemiz, temiz olmanız içindir; öyleyse isteyen
versin, istemeyen vermesin; Allahın bize verdiği size verdiğinden daha
hayırlıdır.
[35] Allahım!...
36- Allahım, rahmetinin
Peygamberi ve nurunun kelimesi olan Muhammede rahmet et. Kalbimi yakin,
göğsümü iman, fikrimi sebat, azmimi ilim, kuvvetimi amel, dilimi
doğruluk, dinimi katından olan basiret, gözümü ışık, kulağımı hikmet,
dostluğumu Muhammed ve Âl-i Muhammede dostluk ve velayet nuruyla doldur
ki sana kavuşarak ahdine vefa etmiş olayım da rahmetin beni sarmış
olsun; Ey Mevla! Ey övülmüş!
[36]
Ey Nurların
Nuru!
37- Ey Nurların nuru! Ey her şeyi
tedbir eden! Ey kabirdekileri haşr eden! Muhammed ve Âl-i Muhammede
salat gönder; bana ve Şialarıma darlıktan kurtuluş ve üzüntüden çıkış
yolu ver; yolu bizlere genişlet; kendi katından bize açıcı şey bağışla;
sana layık olacak şekilde bizim hakkımızda davran; ey kerim, ey
merhametlilerin en merhametlisi!
[37] Allahım!...
38 Allahım, kendini bana tanıt,
eğer kendini bana tanıtmazsan Resulünü tanıyamam; Allahım, Resulünü
bana tanıt, eğer Resulünü bana tanıtmazsan hüccetini tanıyamam;
Allahım, hüccetini bana tanıt, eğer hüccetini tanıtmazsan dinimden
saparım; Allahım, cahilliye ölümüyle beni öldürme ve hidayet ettikten
sonra kalbimi saptırma.
[38] Allahın İradesine Bağlıdır!
39- Ama ferecin (zuhurun
gerçekleşmesiyle kurtuluşun) ortaya çıkmasına gelince; o, Allah
Tealanın iradesine bağlıdır; vakit tayin edenler yalan söylemişlerdir.
[39] Öyleyse Namaz Kıl!
40- Namaz gibi hiçbir şey
şeytanın burnunu yere sürtemez; öyleyse namaz kıl ve şeytanın burnunu
yere sürt.
[40]
[1]
- Biharul- Envar, c. 53, s. 194.
[2]
- Kelmetul- İmam Mehdi, s. 190.
[3]
- İhticac, c. 2, s. 474; Sahifetul- Mehdi, s. 336.
[4]
- Kelimetul- İmam Mehdi, s. 314.
[5]
- Kemalud- Din, c. 2, s.487.
[6]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 502; Suhuful- Mehdi, s. 354.
[7]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 484.
[8]
- Kemalud- Din; Kelimetul- İmam Mehdi, s.204.
[9]
- Biharul- Envar, c. 52, s. 484.
[10]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 484.
[11]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 511.
[12]
- El- Misbah-u lil Kefami, s. 306.
[13]
- Bihar, c. 53; Kelimetul- İmam Mehdi, s. 200.
[14]
- Bihar, c. 53; Kelimetul- İmam Mehdi, s. 204.
[15]
- Sahifetul- Mehdi, s. 312.
[16]
- Bihar, c. 53, s. 181; Kelimetul- İmam Mehdi, s. 290.
[17]
- Biharul- Envar, c. 53, s.193.
[18]
- Sahifetul- Mehdi, s. 320.
[19]
- Bihar, c. 52, s. 83; c. 3, s. 65; c. 83 s. 237.
[20]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 485.
[21]
- Muhecud- Davat, s. 295; Suhuful- Mehdi, s. 174.
[22]
- Kelimetul- İmam Mehdi, s. 206.
[23]
- Kelimetul- İmam Mehdi, s. 192; İhdicac, s. 498.
[24]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 511.
[25]
- Biharul- Envar, c. 52, s. 2.
[26]
- Biharul- Envar, c. 53, s. 179.
[27]
- Sahifetul- Mehdi, s. 18; el- Misbah-i Kefami, s. 281.
[28]
- Bihar, c. 53, s. 196; Gayybet, s. 178.
[29]
- Biharul- Envar, c. 53, s. 196.
[30]
- Biharul- Envar, c. 52, s. 24.
[31]
- Sahifetul- Mehdi, s. 334.
[32]
- İhticac, c. 2, s. 474.
[33]
- Sahifetul- Mehdi, s. 244.
[34]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 522.
[35]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 484.
[36]
- Sahifetul- Mehdi, s. 42.
[37]
- El- Cennetul- Vakiye, b. 26; Suhuful- Mehdi, s. 162.
[38]
- Sahifetul- Mehdi, s. 260.
[39]
- Kemalud- Din, c. 2, s. 484.
[40]
- Biharul- Envar, c. 53, s. 182.
|