HZ. PEYGAMBERLE İLGİLİ KISSALAR
1 -
Hz. Peygamber (s.a.a)in Gülümsemesi
Bir gün Resulullah (s.a.a) gülümseyerek göğe bakıyordu, bir adam
Hazretin gülmesinin sebebini sorunca Resulullah (s.a.a) şöyle
buyurdular: Evet göğe bakıyordum, iki melek, kendi yerinde ibadetle
meşgul olan mümin bir kulun gece gündüz yaptığı ibadetlerinin mükafatını
yazmaları için yeryüzüne indiler, fakat onu, hasta olduğundan dolayı
ibadetgahında bulamayınca göğe çıkıp Hak Tealaya şöyle arz ettiler: Ey
Rabbimiz! Biz o mümin kulun ibadetini yazmak için her zamanki gibi onun
ibadetgahına gittik, fakat onu orada bulamadık, hasta yatağına
düşmüştü.
Allah-u Teala, o meleklerin cevabında şöyle buyurdu: O mümin kul,
hasta yatağında olduğu sürece, her gün ibadetgahında olduğu zaman ona
yazdığınız her günün sevabı miktarınca ona sevap yazın. Hasta yatağında
olduğu müddetçe onun hayır amellerinin mükafatı bana aittir; onun
mükafatını ben vereceğim.
[1] 2 -
Sıraya Riayet Edin
Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor: Bir gün Resulullah (s.a.a) istirahat
halinde idi. Oğlu İmam Hasan su istedi. Resulullah (s.a.a) de bir kaba
biraz süt sağıp onu Hasana (a.s) verdi. Hüseyin (a.s) bu durumu görünce
sütü almak için yerinden kalktı. Ama Resulullah (s.a.a) ona mani olup
sütü Hasana verdi. Bu durumu görünce şöyle dedim: Ya Resulellah! Güya
Hasanı daha çok seviyorsun Resulullah cevaben buyurdular ki:
Hayır, öyle değildir. Benim Hasanı savunmamın sebebi, öncelik onun
hakkı olduğu içindir. Çünkü O, daha önce su istemişti, sıraya riayet
etmek gerekir.
[2] 3 -
Resulullah (s.a.a)in Ağlaması
Resulullah (s.a.a) bir gece zevcesi Ümmü Selemenin evinde idi. Gece
yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla
(Allaha yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmü Seleme, Resulullah
(s.a.a)ı yatağında görmeyince kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı
ki Resulullah (s.a.a) evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe
kaldırmış, ağlayarak Allaha şöyle yalvarıp yakarıyor:
Allahım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme.
Beni, düşmanların bana gülme vesilesi kılma, kıskançları bana musallat
etme.
Allahım! Beni kurtardığın kötülük ve
çirkinliklere geri çevirme.
Allahım! Beni hiçbir
zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her
afetten (beladan) koru.
Ümmü Seleme Resulullah (s.a.a)in bu durumunu görünce ağlayarak kendi
yerine döndü. Resulullah (s.a.a) Ümmü Selemenin ağlama sesini duyunca,
ona doğru gidip ağlamasının sebebini sordu.
Ümmü Seleme şöyle dedi:
Ya Resulellah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz
Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza rağmen Allahtan
böyle korkuyorsunuz, Allahtan bir an bile sizi kendi başınıza
bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!
Resulullah (s.a.a) onun sözüne karşılık şöyle buyurdular:
Nasıl korkmayayım,
nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimden korkmayayım, nasıl kendi
makam ve mevkime güveneyim! Oysa ki Allah Teala, Hz. Yunusu bir an
kendi haline bıraktı ve onun
başına gelmemesi gereken şey geldi!
[3] 4 -
Âmanın Yanında Hicabı Korumak!
Ümmü Seleme şöyle diyor:
Peygamber (s.a.a)in huzurunda idik. Meymune isminde olan hanımlarından
birisi de orada idi. Bu esnada âma (kör) olan İbn-i Ümmü Mektum
Resulullahın huzuruna geldi. Resulullah (s.a.a) bana ve Meymuneye;
İbn-i Ümmü Mektumun karşısında hicabınızı (kendinizi) koruyun.
Ya
Resulellah, o âma değil midir, hicaplı olmamızın ne anlamı vardır?
dediğimizde de şöyle buyurdular:
Siz de mi körsünüz? Siz
onu görmüyor musunuz?
[4] 5 -
Kötü Ahlaklılık Kabir Azabına Sebep Olur
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
Sad bin Muazın ölüm haberini Resulullah (s.a.a)e verdiklerinde,
Hazret kalkıp ashabıyla birlikte onun evine gittiler. Resulullahın emri
ile Sada gusül verdiler. Gusül ve kefenleme işleminden sonra onu bir
tabuta bırakıp defnetmek için kabristana götürdüler.
Cenazeyi teşyi ederken Resulullah (s.a.a) yalın ayak ve abasız hareket
ediyordu, kabrin yakınına ulaşana dek bazen tabutun sağ, bazen de sol
tarafını tutuyordu. Resulullah (s.a.a)in bizzat kendisi kabrin içine
girip cenazeyi kabre bıraktı; taş, tuğla ve diğer şeylerin getirilmesini
emretti. Daha sonra mübarek elleriyle cenazenin üzerini kapatıp onun
üzerine toprak döktüler.
Bu
esnada Sadın annesi kabrin kenarına gelerek şöyle dedi: Ey Sad !
Cennet sana kutlu olsun.
Resulullah (s.a.a) bu sözü ondan duyar duymaz şöyle buyurdular: Ey
Sadın annesi !Sus! Allah adına bu kadar kesin ve yakin ile konuşma.
Şimdi Sad kabir azabına duçar olmuştur ve bundan dolayı eziyet görür.
Daha sonra kabristandan geri döndüler. Hz. Peygamberle birlikte olan
halk şöyle dediler: Ya Resulellah ! Sad için yaptığın işleri şimdiye
kadar hiç kimse hakkında yapmamışsınız. Ayak yalın, abasız onun
cenazesini teşyi ettiniz; tabutun bazen sağ bazen de sol tarafından
tutuyordunuz !
Resulullah (s.a.a) onların cevabında şöyle buyurdular:
Melekler de abasız ve
ayakkabısız idiler; ben de onlara uydum, elim Cebrailin elinde
olduğundan dolayı o tabutun neresinden tutuyorduysa ben de o tarafından
tutuyordum.
Halk bu sözleri duyunca şöyle dediler:
Ya Resulellah ! Sadın cenazesine namaz kıldınız, mübarek ellerinizle
onu kabre bıraktınız, kabri kendi elinizle düzelttiniz, yine de kabir
Sadı sıktı mı diyorsunuz?
Resulullah (s.a.a) cevaben: Evet, kabir azabına duçar oldu. Çünkü o,
evinde kötü ahlaklı idi, kabir azabı bundan dolayı idi.
[5] 6 -
Bereketli On Dirhem
Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) tarafından Ona bir gömlek
almak için çarşıya gitmekle görevlendi. Hz. Ali (a.s) da çarşıya gidip
on iki dirheme bir gömlek alarak eve döndü.
Resulullah (s.a.a): Bu gömleği kaça aldın? diye sordu.
Hz. Ali: On iki dirheme. dedi.
Resulullah (s.a.a): Bu gömleği öyle sevmiyorum, bundan daha ucuzunu
istiyorum. Acaba satıcı bunu geri almaya hazır olur mu? buyurdu.
Hz. Ali (a.s) şöyle diyor: Gömleği alıp çarşıya döndüm, Peygamberin
isteğini satıcıya ilettim, satıcı da kabul etti. Parayı alıp Peygamber
(s.a.a)in yanına döndüm. Bir gömlek almak için Resulullah (s.a.a) ile
birlikte çarşıya doğru hareket ettik. Yolun yarısında Resulullah
(s.a.a)ın gözü, ağlayan bir cariyeye ilişti. Resulullah (s.a.a) onun
yanına gidip; Neden ağlıyorsun? diye sordu. Cariye cevaben
şöyle dedi. Ev sahibi bana dört dirhem verdi, bir şeyler almak için
beni çarşıya gönderdi. Fakat ben parayı nasıl kaybettiğimi bilemiyorum,
şimdi eve dönmekten korkuyorum.
Resulullah (s.a.a) on iki dirhemden dört dirhemi cariyeye verdi ve;
İstediğin şeyleri al ve eve dön diye buyurdular.
Resulullah (s.a.a) Allaha şükredip çarşıya doğru hareket etti, çarşıdan
dört dirheme bir gömlek alıp giydi. Eve döndüğünde, yol üzerinde bir
çıplağı görünce gömleğini çıkarıp ona verdi. Kendisi tekrar çarşıya geri
döndü, yine dört dirheme bir gömlek alıp giydi ve eve doğru hareket
etti. Yolun yarısında yine aynı cariyeyi üzüntülü ve şaşkın bir halde
gördü. Bunun üzerine; Neden evinize gitmedin? diye sordu.
Cariye: Ya Resulellah, gecikmişim, beni dövmelerinden korkuyorum.
dedi.
Resulullah: Gel birlikte gidelim, evinizi bana göster ben
affetmeleri için aracı olurum. buyurdu.
Resulullah (s.a.a) o cariye ile birlikte yola koyuldu. Evlerine
yetiştiklerinde cariye; İşte bu bizim evdir dedi.
Resulullah (s.a.a) kapının arkasından yüksek bir sesle; Ey ev
sahibi! Selamun- aleykum dedi. Bir cevap gelmedi. Tekrar ikinci
kez selam verdi, yine bir cevap duyulmadı. Üçüncü kez bir daha selam
verdiğinde; Aleykes- selam ya Resulellah ve rahmetullahi ve berekatuh
diye cevap verdiler.
Resulullah (s.a.a); Neden ilk defa cevap vermediniz? Acaba benim
sesimi duymadınız mı? diye sordu.
Ev
Sahibi; "İlk defasında duyduk, senin olduğunu bile anladık." dedi.
Resulullah (s.a.a): Öyleyse neden geç cevap verdiniz? diye
sordu.
Ev
sahibi: "Senin sesini bir kaç defa duymak istedik." dedi.
Resulullah (s.a.a): Sizin bu cariyeniz gecikmiştir, onu muahaza
etmemeniz (cezalandırmamanız) için size ricaya geldim. dedi.
Ev
sahibi: "Ya Resulullah! Sizin mübarek ayağınızın hürmetine bu cariye
artık şimdiden azattır (hürdür)." dedi.
Daha sonra Resulullah (s.a.a) kendi kendisine şöyle dedi: Allaha
şükür, ne de bereketli on iki dirhemdi! İki çıplağı örttü, bir köleyi
ise azat etti.
[6] 7- Ya
Resulellah! Bana Tavsiye Et!
Hz. Ali (a.s) şöyle diyor:
Bir şahıs Resulullah (s.a.a)in huzuruna gelerek Hazretin ona tavsiye
etmesini istedi. Resulullah (s.a.a) ona şöyle tavsiye ettiler:
Benim sana tavsiyem
şudur ki; parçalansan, ateşe atılıp yakılsan bile Allaha şirk koşma.
Annene ve babana eziyet etme; eğer dünyadan
göçmeni bile emretseler öyle yap.
İhtiyacından fazla kalan malını dini kardeşinin
ihtiyarına bırak.
Müslüman kardeşinle karşılaştığında açık yüzlü ol.
Halka ihanet etme.
Gördüğün her Müslümana selam ver.
İnsanları İslama doğru davet et.
Bil ki, her sorunu çözmenin (sıkıntısı olanın
sıkıntısını gidermenin), Hz. Yakubun oğullarından bir köleyi azat etmek
kadar sevabı vardır.
Bil ki, şarap ve her
sarhoş edici şey de haramdır.
[7] 8-
Yetimler İçin Ağlamak
Uhud savaşında İslam savaşçılarından çoğu şahadete erişti, Hz. Hamza da
o savaşta şehit düştü, hatta Hz. Peygamber (s.a.a)in şehit olduğu
haberi bile yayıldı.
Savaş sona erdikten sonra, Medine kadınları Uhuda doğru hareket edip
Peygamber (s.a.a)in istikbaline koştular; herkes kendi şehitlerini
bırakıp, Peygamberi sorup arıyorlardı.
Bu
arada Cehşin kızı Zeynep Peygamber (s.a.a) ile karşılaştı.
Hz. Peygamber: Sabırlı ve tahammüllü ol!dedi.
Zeynep: " Niçin?" diye sordu.
Hz. Peygamber: Kardeşin Abdullahın şahadetinden dolayı. diye
buyurdu.
Zeynep: "Şahadet onun için kutlu ve mübarek olsun!" dedi.
Hz. Peygamber: Sabret! dedi.
Zeynep: Ne için? dedi.
Hz. Peygamber: Dayın Hamzanın şahadetinden dolayı. diye
buyurdu.
Zeynep: "Biz hepimiz Allahtanız ve hepimiz Ona doğru döneceğiz,
şahadet makamı ona mübarek olsun!" dedi.
Resulullah (s.a.a) biraz durduktan sonra Zeynebe dönerek şöyle buyurdu:
Sabırlı ol!
Zeynep: "Şimdi niçin?" diye sordu.
Resulullah:Eşin Musab bin Umeyrin şahadetinden dolayı. diye
buyurdu.
Zeynep bu sözü duyunca yüksek bir sesle ağladı ve can yakıcı bir şekilde
sızladı. Zeynebe; "Neden kocan için böyle ağlıyorsun?" diyenlere şöyle
cevap verirdi: Ağlamam kocam için değildir. Çünkü o Peygamber
(s.a.a)in yanında şahadet makamına erişmiştir. Benim ağlamam onun
yetimleri içindir. Zira eğer çocuklar babalarını benden sorarlarsa
onlara ne cevap vereyim?[8]
9-
Dostlarla Müdara
Ebu Hureyre şöyle diyor:
Resulullah (s.a.a) bir gün oturdukları halde birden dişleri görülür bir
şekilde güldüler. Gülmesinin sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:
Ümmetimden iki kişi gelip Allah Tealanın huzurunda duracaklar;
onlardan biri diyecek ki: "Allahım! Benim hakkımı ondan al!
Allah Teala buyuracak ki: Kardeşinin hakkını ver!
Borçlu adam arz edecek ki: Allahım! Benim iyi amellerimden bir şey
kalmamıştır (ona verecek dünyevi bir malım da yoktur).
Hak sahibi de diyecek ki: Ey Rabbim! Öyleyse benim günahlarımdan
yüklensin!
Sonra Resulullah (s.a.a)in gözlerinden yaşlar boşanarak şöyle
buyurdular:
O
gün (kıyamet günü) öyle bir gündür ki insanlar, günahlarının başka bir
kimseye yüklenmesine ihtiyaç duyarlar. Allah Teala hakkını isteyen
kimseye şöyle buyurur: "Gözlerini çevir, cennete doğru bir bak, ne
görüyorsun?"
O
zaman başını kaldırıp güzel nimetleri görünce hayretle; "Allahım!
Bunlar kimin içindir?" diyecektir.
Allah Teala: O hakkın değerini bana veren kimse içindir. buyurur.
Hak sahibi: "O hakkın değerini kim sana ödeyebilir?" diye sorar.
Allah Teala: Sen. diye cevap verir.
Hak sahibi: "Ben nasıl ödeyebilirim?" diye sorar.
Allah Teala: Ondan geçmenle (hakkını bağışlamanla). diye cevap verir.
Hak sahibi: "Allahım! Ondan geçtim." der.
Daha sonra Allah Teala buyuracak ki: Dini kardeşinin elini tut,
birlikte cennete gidin !
Bu
esnada Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: Takvalı olun, birbirinizin
arasını bulun!
[9] 10-
Çaba Veya Zengin Olma Yolu
Bir adam bir şey istemek için Hz. Peygamberin yanına gitti. Oraya
ulaştığında Resulullah (s.a.a)in şöyle buyurduğunu duydu:
Kim bizden bir şey
isterse veririz, kim ihtiyaçsız olmaya çalışırsa Allah onu ihtiyaçsız
kılar.
Adamcağız Resulullah (s.a.a)in bu sözünü duyunca Hazretten bir şey
istemeden huzurlarından ayrıldılar. İkinci kez yine Resulullahın yanına
gelip bir şey istemeksizin evine geri döndü. Üçüncü kez yine
Resulullahtan aynı sözü duyunca bir şey istemeksizin evine geri döndü.
Sonra komşusundan bir balta emanet alıp çöle çıktı, bir miktar odun
toplayıp pazara götürerek bir buçuk kilo arpaya odunları sattı. Elde
ettiği arpayı, ekmek yaparak ailesiyle birlikte yediler. Adam yılmadan
bu işine devam etti, ilk önce bir balta satın aldı, daha sonra elde
ettiği kazançtan iki genç deve ve bir köle aldı, böylece durumu düzelip
zenginleşti. Daha sonra Resulullahın yanına giderek macerayı Hazrete
anlattı. Resulullah (s.a.a) onun sözünü dinledikten sonra şöyle
buyurdular:
Demedim mi kim bizden
bir şey isterse ona veririz, ihtiyaçsız olmaya çalışırsa Allah onu
ihtiyaçsız kılar?!
[10] [1] - Biharul- Envar, c. 22. s. 83. [2] - Biharul- Envar, c.43, s.283. [3] - Biharul- Envar, c.47, s.374. [4] - Biharul Envar,c.104,s. 37. [5] - Biharul-Envar,c.6,s.220. [6] - Biharul Envar, c.16, s.214. [7] - Biharul-Envar,c. 77,s. 136. [8] - Biharul - Envar,c. 20,s. 63. [9] - Biharul - Envar,c. 77,s. 182. [10] - Biharul - Envar,c. 78,s. 108.
|