Sayfalar:  

[1][2][3][4][5][6][7][8][9]

 

Soru 10:

Abdullah bin Revaha: Sitenizi merakla ve dikkkatle takip ediyorum.Gayretinizi tebrik ediyorum.Haddimin fevkinde olarak bir sualim olacak şöyle ki:İmam-ı ali hakkında ve ehl-i beyt hakkında yüzlerce belki binlerce medih ve senakarane ve mübeşşirane ( rabbimizin kitabında ve rasulünün hadislerinde ve sahabelerin kibar-ı kelamlarında v.s. )hakikatlar olmasına ragmen caferilik ( eimme-i isna aşer ) mezhebi veyahut yolu ; şu anda yeryüzünde 1.5 milyar etbaı bulunan alem-i islam içinde neden ??? konum olarak iran ın dışına ve sayı olarak 100 milyon (alem-i islamın yüzde 6-7 sini veyahut yüzde 10 nu ) aşamadı ((( ırak,azerbaycan,afganistan,pakistan,kuveyt,hindistan,lübnan,türkiye de caferilerin olması iran eksenli olmasını degiştirmedigi gibi sayı olarak da degiştirecek bir yekun teşkil etmemektedir ))) cevabınızı beklerim.saygılarımla


Cevap:
Mursel: Abdullah b. Revaha kardesimin sorusuna cevap olarak bir seyler yazmak istiyorum. Muhterem kardesim önemli olan islamda kemmiyet (sayı) degil, keyfiyettir. Yani bir mektebin ne kadar takipçisi olup olmadıgı degil, ne kadar dogruları içinde barındırdıgı önemlidir. "Hakkı, batılı tanı; haklı veya haksızı kendliginden tanırsın." (Hz. Ali (a.s)
Eger bir zümrenin sayısının çoklugu, onun haklı oldugunun alameti ise, bugün hepimizin dönüp Hıristiyan olmamız gerekir; zira bugün dünyanın çogunlugu onların elinde. Kaldı ki tarihin hangi döneminde hakkı temsil edenler çogunlugu olusturmuslardır ki bugün de öyle olsun? Hangi Peygamber'in zamanında, o Peygamber'e uyanlar çogunlugu olusturmuslardır?
Kur'an muhtelif âyetlerde Çogunlugun haklılık ölçüsü olarak gösterilmesi bizzat Kur'an-ı Kerim vasıtasıyla reddedilmektedir. Kur'an-ı Kerim çogunlugun akıl nimetinden geregi gibi istifade etmedigini, yanlıslık üzere oldugunu vurgulayarak çogunluga sırf çogunluk oldugu için uymayı kınamıstır. Elbette bu, hakkın devamlı azınlık tarafta oldugunu ifade etmez ama, birçok kimsenin zannettigi gibi çogunlugun bir haklılık ölçüsü oldugunu da açıkça reddeder. Bu konuda yaklasık 70 ayet-i kerime mevcuttur ki ben burada sadece bir kaçını vermekle yetinecegim.
"Onların çogunu sükredici bulamazsın." (A'raf, 17)
"Onların çogunda verdikleri söze baglılık görmedik ve onların çogunu fâsıklar olarak gördük." (A'raf, 102)
"Onun (Mescid-i Haram'ın) koruyucuları yalnızca takva sahipleridir. Ancak onların çogu bilmezler." (Enfal 34)
"Sizi agızlarıyla hosnut kılarlar, kalpleri ise karsı koyar. Onların çogu fâsıklardır." (Tevbe, 8)
"Onların çogu zandan dan baskasına uymaz." (Yunus, 36)
Kaldı ki, bugün ümmetin ekseriyetinin hâl-i pür melâli, içler acısı degil mi? Eger çogunluk dogrulugun ölçüsü ise bugün neden ümmetin ekseriyyet-i kahiri islam'ın kurallarına uymuyor?! Bugün Müslümanların çogunlugunda, islam'ın adından baska bir sey bulabilir misiniz? simdi biz onların bu durumlarını dogru olarak mı telakki edelim? Ben sizin bu düsüncelerde oldugunuzu düsünmek bile istemem. O halde söylediklerimize biraz daha dikkatli olup kendi kendimizle çelismezsek daha iyi olmaz mı, benim aziz ve muhterem kardesim? Rabbim hepimize dogruları (nerede ve kimin yanında olursa olsun) oldugu gibi bulup ona ittiba etme cesaret ve samimiyetini nasip buyursun. "Bizim yolumuzda çaba gösterenleri mutlaka yollarımıza hidayet ederiz." (Ankebut, 69) Caferiligin daha çok iran eksenli oldugu iddiasına gelince, evvela bu o kadar da dogru degildir. Zira tarih boyunca caferilerin en önemli ve en büyük önder ve müctehidlerinden bir çogu ırak ve lübnandan çıkmıstır. Caferilerin tarihini yakından takip edenler bunu iyi bilirler. Bugün caferiligin daha çok iaran eksenli tanınmasının nedenine gelince, o ülkede yasayanların kahir ekseriyetini caferiler olusturmakta ve caferiligin en önemli ilim merkezleri ırakta meydana gelen olaylar ve saddam zulmünün ardından iran'da tesis edilmis durumda. Elbette Caferiligin dünya çapında iran eksenli tanınmasında islam inkilabının da etkisi büyüktür. Her halükarda bunun da yadırganması bizce bir takım saplantılardan kaynaklamıs olsa gerek. Yoksa bir takım nedenlerden dolayı bir düsüncenin bir cografyada digerlerinden daha çok yaygın olması dogal bir sey olsa gerek. Örnegin Ehl-i sünnet'in dört mezhebinin cografyalar arasındaki paylasımının da bu sekilde oldugu bilinen bir gerçektir. Mesela Türkiyenin batı taraflarında Hanefi mezhebi yaygınken, dogu ve güneydogunu bölgelerinde safii mezhebi yaygındır. Veya Afrika bölgelerinde Maliki mezhebi yaygınken diger bölgerin bir kısmında Safii, bir kısmında Hanefi, bir kısmında ise (Suudi Arabistan) gibi hanbeli mezhebi çogunlugu olusturmaktadır ve kimsenin de bunu yadırgadıgı yoktur... Vesselam
Soru 11:

Abdullah bin Revaha: ESSALAMÜ ALEYKÜM,AZİZ KARDEŞİM....Öncelikle merakımı giderme konusundaki gayretinden ötürü teşekkürü bir borç bilirim,sagol..Fakaat!! sevgili mürsel kardeşim verdigin cevap tatmin edilicilikten ziyade duygusal bir yaklaşım içermektedir,bunu öncelikle belirtmek isterim..canım kardeşim mürselcigim benim vurgulamaya calıştıgım nokta çogunlugun haklı olup olmadıgı degil,caferilerin alemi islamla çelişip çelişmedikleridir,hatta catışıp çatışmadıkları hususudur, eger bu tip duygusal yaklaşımlar sergilersek unutulmamalıdırki haricilerde nufus olarak daha azlar ve onlarda bu tip duygusal baglamda kendilerince haklılar..(hariciler;şuanda yeryüzünde,ilk çıktıkları gibi ateşli,heyecanlı,ters,sivri olmamalarına ragmen yinede mevcudiyetlerini sürdürmekteler,-vehhabilik tarzında-(ALEMİ İSLAMDA HÜSNÜ KABUL GÖRMEDİKLERİDE AŞİKARDIR))az ve cok kavramlarıüzerinde verdigin ayet örneklerinide konu ile ilintilendiremedim,korkarım sen kendinlede çelişmektesin ALLAH muhafaza etsin kardeşim,benim sana bir büyügün olarak tavsiyem bu tip sorulan sorulara daha dikkatli ve bilimsel çerçevede ve tutarlı verilerle cevap vermendir,ben şimdilik daha fazla uzatmak istemiyorum ama sorularıma cevabları bekliyorum..Kendine iyi bak ALLAH YAR VE YARDIMCIN OLSUN.................


Cevap:
Mursel: Sayın Abdullah kardeşim, selamun aleykum.
Aziz kardeşim her şeyden önce mülayim ve muhteremane uslubunuzdan dolayı teşekkür ederim. Rabbim hepimize aziz dinimizin telkin ettiği ahlaki prensipleri riayet ederek birbirimizle sağlıklı, saygın ve mantıklı diyaloglar geliştirmeği nasip buyursun inşaallah. Cevabınıza gelince, benim cevabımı duygusal ve delilden yoksun olarak nitelemişsiniz. Bu sizin takdirinizdir; ancak ben size yazınızı tekrar gözden geçirmenizi rica ediyorum. Aziz kardeşim, benim cevabım sizin yazınızda sorduğunuz soruya ve üzerinde yoğunlaştığınız noktalara matuftur. Yoksa ben caferiğiğin görüşlerinin hakkaniyetini ispat etme çabasında değildim. Zaten bunun yerinin de bir ziaretçi sayfası olmasa gerek. Eğer siz gerçekten Caferiliğin çeşitli konulardaki (özellikle itikadi konularda) görüşlerinin delillerini öğrenmek istiyorsanız bu konuda yazılan geniş eserler mevcuttur; onları temin edip araştırabilirsiniz. Peşin olarak da size Www.caferilik.com sitesinin inançlar bölümünü okumanızı tavsiye ediyorum. Önceki cevabım hakkındaki bazı değerlendirmelerinize gelince, bir kere ben orada da özellikle vurguladığım gibi çoğunluğu doğruluk ölçüsü olarak görmediğim gibi azınlığın da illa da doğruyu temsil ettiğini iddia etmiyorum. Ben bu tür şeyleri ölçü almadan her görüşün bizzat kendisini ve dayandığı delilleri dikkate alıp hakkında Allah'ın verdiği akıl nimetiyle düşünüp değerlendişrme yapılması gerektiğini vurgulamak istemiştim. Hz Ali'den naklettiğim söz de bunun içindi. Bu bağlamda verdiğim ayetleri de konuyla irtibatlandıramadığınıza da şaşırdım doğrusu. Benim sizin açıklamalarınızdan edindiğim izlenim (ki zannederim yazınızı okuyan her kes de aynı intibayı edinir) şuydu ki madem Caferiliğin doğru bir yol olduğunu düşünüyorsunuz, o zaman neden bugüne kadar bu mezhebe tabi olanlar Alem-i İslam'ın hep azınlığını oluşturmaktadırlar? Ben de buna cevap olarak bir görüşün doğru olabilmesi için illa da çoğunluk tarafından benimsenmesi gerektiğinin yanlış olduğu vurguladım ve aksi takdirde tarih boyunca hakkı temsil eden Peygamberler ve izleyicilerinin yollarının yanlış olması gerekir; zira onlar tarihte hep azınlığı oluşturmuşlardır, demek istedim ve söz konusu ayetleri buna delil olarak verdim. Bu görüşümü daha net bir cümleyle ifade dedrek bu bölüme son vermek istiyorum: Aziz kardeşim, bizce insanın inanç ve itikadında hiç bir tereddüt ve şüpheye mahal bırakmayacak şekilde yakin sahibi olması gerekir. Bu da ancak ciddi, geniş, tarafsız ve samimi bir araştırmayla mümkün olabilir. Aksi takdirde taklidi bir imana sahip olur, tahkiki değil. Taklidi bir imanın da insana ne kadar faydalı olup olamıyacağı ortadır. İşte bu tür bir yakine kavuştuktan sonra insan kendi inancında dünyada tek başına bile kalsa yine de inancında tereddüte kapılmaz; kapılmamalıdır. Her halde bu açıklamalardan sonra muradımı izah edebilmişimdir inşaallah.
Bu açıklamalardan sonra "Benim vurgulamaya calıştıgım nokta çogunlugun haklı olup olmadıgı degil, Caferilerin alem-i islam'la çelişip çelişmedikleridir, hatta catışıp çatışmadıkları hususudur" cümlesi de cevabını bulmuştur herhalde. Zira Bu cümleden maksadınız eğer fikri açıdan Caferilerin diğer müslüman kardeşleriyle bazı konularda da olsa farklı düşünüp düşünmedikleri ise bunun cevabı evettir (Elbette ortak yönlerimizde bir hayli çoktur elhamdulillah). Fakat bu farklılık eğer (en azından onların kendilerine göre) bir takım delillere dayanıyorsa ne gam! Başkalarının da bunu asla yadırgamamaları gerekir diye düşünüyoruz. Zaten Sünni Camiasında da her kesin her konuda aynı düşündüğünü iddia etmek de yersiz olsa gerek. Tabi her kesin de karşı tarafın görüş ve delillerini öğrenme merakı hatta zarureti de yadırganmamalı, hatta teşvik edilmelidir. Hatta bunu sağlıklı bir vahdetin zaruretlerinden olarak görüyoruz. Artık getirilen delillerin kabul görüp görmemesi ayrı bir konudur ve her kesin vicdani bir meselesidir. Aziz Kitabımız da zaten bunu bize tavsiye etmiyor mu?:
"(Ey habibim,) müjde ver benim o kullarıma ki sözleri dinler ve en güzeline uyarlar. İşte onlardır Allah'ın hidayete eriştirdikleri ve halis akıl sahipleri." (Zumer, 17-18)
Ama eğer yukarıdaki cümleden, farklılıkları bir kavga ve niza vesilesi haline dönüştürmek ise bunu biz asla tasvip etmeyiz. Eğer bu mezhebe mensup birilerinden de böyle bir şey müşahede edilirse bu onun yanlışıdır ve bu mezhebi asla bağlamaz. Nitekim Sünni olduklarını iddia edenlerden de bazıları bazen aynı yanlış tutumlar içerisine girebiliyorlar. Bize düşen, elimizden geldiği kadar daima bu tür davranışların (kim tarafından olursa olsun) karşısına geçmek ve Ümmeti birbirine düşürmek isteyenlerin oyunlarına gelmemektir.
Şunu da tekrar söylüyorum eğer istediğiniz delillerden maksat Caferiliğin aslıyla ilgili ise adını verdiğim siteye müracat edin. Veya bu konuda yayınlanan kitaplarımızı temin etmeğe çalışın. Yine de benden de delil istiyorsanız sorularınızı daha açık ve net olarak e-mail adresime gönderin, elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışayım. Herhalükarda böyle kardeşane bir diyaloğa vesile olduğunuz için teşekkür ederim. Allah hepimizin yardımcısı olsun. Vesselam