10. BÖLÜM

 

ONİKİNCİ İMAMIMIZ, BEKLENEN İMAM HZ. MEHDİ ALEYHİSSELAM’IN GAYBETİ HAKKINDAKİ RİVAYETLER VE BU KONUDA MEVLAMIZ

EMİRÜLMÜMİNİN VE DİĞER İMAMLARIMIZIN UYARILARI


1- ...Fırât bin Ahnef der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam babalarından şöyle nakleder: Emirülmüminin aleyhisselam’ın zamanında Fırat nehri taştı. Hz. Ali iki oğlu Hasan ve Hüseyn’i de alarak bir sala bindi. Sakif kabilesinin yanından geçerken dediler ki: Hz. Ali suyu geri döndürmek için geldi. Hz. Ali aleyhisselam ise şöyle buyurdu: “Allah’a andolsun ki ben ve bu iki oğlum öldürüleceğiz. Allah ahir zamanda benim evlatlarımdan birini gönderecek ve kanımızı talep edecektir. O bir süre onlardan uzaklaşacak, böylece dalalet ehli ayrılacaktır. Öyle ki cahil şöyle diyecek: Allah’a ulaşmak konusunda Âl-i Muhammed’e ihtiyaç yoktur.”

2- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Hakkında düşünüp dirayet ettiğin bir hadis, rivayet ettiğin o hadisten daha hayırlıdır. Doğrusu her hakkın bir hakikatı vardır. Ve her doğrunun bir nuru vardır. Sonra buyurdu ki: Allah’a andolsun ki biz şiilerimizden birini (maslahat sebebiyle) üstü kapalı konuşmadıkça alim ve bilgili saymayız. Ve o, bizim ne dediğimizi anlamalıdır.

Emirülmüminin aleyhisselam: Küfe şehrinin minberinde şöyle buyurdu: Sizin arkanızda karanlık, kör ve şiddetli fitneler vardır. Bu fitnelerden sadece “Nevme”ler kurtulacaktır? Dediler ki: Ey Emirmüminin! Nevme nedir? Buyurdu ki: Halkı tanıyan ama halkın onu tanımadığı kimsedir. Biliniz ki yeryüzü Allah’ın hücceti olmadan ayakta duramaz. Ama Allah halkın nefislerine karşı zulmü, cefası ve israfı yüzünden, onu halktan gizleyecektir. Eğer Allah’ın hücceti bir an yeryüzünden çekilse, yer halkın üzerine çöker. Ama hüccet halkı tanır, halk ise onu tanıyamaz. Tıpkı Yusuf gibi. Yusuf halkı tanıdığı halde onlar Yusuf’u inkar ederlerdi. Sonra Hz. Ali şu ayeti okudu: “Kullara yazıklar olsun, Resül onlara geldikçe onunla alay ediyorlardı.”[1]

3- Amr bin Sa’d, Emirülmüminin Ali bin Ebi Talib aleyhisselam’dan nakleder:

Bir gün Huzeyfe bin Yeman’a şöyle buyurdu: “Ey Huzeyfe! Halka anlamadığı şeylerden bahsetme. Aksi halde tuğyan ve inkar ederler. Doğrusu ilimin bir bölümünü taşımak öyle zordur ki eğer o ilim dağlara yüklense dağlar onu taşımaz. Doğrusu biz Ehl-i Beyt’in ilmi inkar olunacak ve batıl olduğu zannedilecek; bizim ilmimizi rivayet edenler öldürülecekler, bizim ilmimize uyanlara kötü davranılacaktır. Peygamberin vasisi ve o vasinin evlatlarına verilen ilme haset ve isyan edilecektir.

Ey Huzeyfe! Resulullah sallallahu aleyhi ve alih benim ağzıma mübarek tükrüğü ve göğsüme elini sürerek buyurdu ki: Allah’ım! Halifeme, vasime, borcumu ödeyene, vaadlerimi yerine getirene, emanetimi ödeyene, benim ve senin düşmanlarına karşı yardım edene, velime, yüzümden sıkıntıları giderene Ademe verdiğin ilmi ver, Nuh’a verdiğin cömertliği, İbrahim’e verdiğin pak ve seçkin evlatları, belalara karşısında Eyyüb’a verdiğin sabrı, savaşta Davud’a verdiğin gücü, Süleyman’a verdiğin zekayı ver. Allah’ım! Dünya malından hiçbir şeyi Ali’ye gizleme. Öyle ki bütün dünya onun karşısında bir küçük sofra gibi olsun. Allah’ım! Ali’ye Musa’nın cesaretini ver. Onun soyunda İsa’ye benzer birini karar kıl. Allahım Ali’yi, itretini ve evlatlarını sana emanet ediyorum ki onlar paktır ve sen onlardan her türlü pisliği giderdin. Şeytan’ın onlara yaklaşmasını engelledin.

Allah’ım! Eğer Kureyş Ali’ye karşı isyan eder ve başkasını ondan öne geçirirlerse, onu Musa olmadığı zamanda Harun gibi karar kıl. Sonra bana buyurdu ki: Ey Ali! Senin nice faziletli evlatlarını öldürecekler de halk ayakta durup seyredecek ve umursamayacaktır. Peygemberlerinin evlatları suçsuz yere öldürülürken bunu umursamayan ümmete yazıklar olsun! Şüphesiz katleden de, bunu emereden de, bunu görüp umursamayan da günahta ve lanette eşit ve ortaktırlar.

Ey İbn-i Yeman! Doğrusu Ali’ye biat ve onun velayetine karşı Kureyş’in göğsü geniş olmaz, kalpleri razı olmaz, dilleri söylemez, kabullenseler de istemeyerek ve zorla kabullenirler.

Ey İbn-i Yeman! Kureyş Ali’ye biat ederek, sonra biatını bozacak, ona karşı savaşa kalkıp, ona ağır sözler isnat edeceklerdir. Ali’den sonra Hasan gelecek, ona da sırt çevirecekler. Sonra Hüseyn gelecek, onu da dedesinin ümmeti katledecek kendi peygamberinin kızının oğlunu öldüren topluluk lanetlidir. Bu topluluk asla aziz olamaz. Bunların önderi ve ona bu ortamı hazırlayana lanet edildi. Ali’nin nefsini kendi elinde tutan Allah’a andolsun ki oğlum Hüseyn öldürüldükten sonra bu ümmet hep dalalet, zülüm ve cefa içinde olacak ve dinde her zaman ihtilaf edecektir. Allah’ın kitabında nazil olanları hep değiştirecektir, bidatler ortaya çıkaracaklar, sünnetler iptal olunacak, hile edecekler, kıyaslar icat olunacak, muhkem (manası açık ayetler) terkolunacak, sonunda ümmet islamdan soyutlanacak, karanlığa, şaşkınlığa ve dalalete dalacak. Ne oluyor sana ey Beni Ümeyye! Hidayet olmayasın ey Beni Ümeyye! Ne oluyor sana ey Beni Abbas, ölüm senin üzerine yağsın! Beni Ümeyyede sadece zalimler olacak. Beni Abbasta ise Allaha günahlarıyla karşı çıkan isyankarlar olacaktır. Evlatlarımı hep öldürecek, benim saygımın perdelerini hiçe sayacaklar. Bu ümmet her zaman zorbaların elinde olacak, tıpkı köpekler gibi bu haram dünyanın üstünde birbirleriyle kapışacaklar. Helâk denizlerinde ve kan vadilerinde boğulacaklar. Sonunda benim evlatlarımdan biri halkın gözlerinden gayba çekilecek. Halk onun kaybolduğunu, öldürüldüğünü veya öldüğünü söylecek. Sonra fitne doğacak ve belalar inecek, kavmiyetçilik taassubu dirilecek, halk dininde yolunu kaybedecek, ve hep bir ağızdan “Artık hüccet gitti ve imamet batıl oldu” diyecekler. O yıl Ali’nin taraftarları da düşmanları da vasilerin vasisinden bir haber alabimek için Hacca gidece ama onun hiçbir izini bulamayacaklar, ne bir haber alacaklar ne de halefini bulamayacaklar. O esnada Ali’nin şiilerine küfredilecek, onların düşmanları onlara sövecekler. Şiilerin delillerini kabullenmeyen zorbalar ve fasıklar onlara galip gelecekler ve sonunda ümmet hayrete düşecektir. Ve dehşete kapılacak ve ümmetin çoğu şöyle söyleyecek: “Şüphesiz hüccet helak oldu ve imamet batıl oldu”.

Ali’nin rabbine andolsun ki hüccet (Hz. Mehdi) ayakta olacak, dünyanın yollarında yürüyecek, evlere ve saraylara girecek, bu yerin doğusunda ve batısında gezecek, sözleri duyacak, cemaate selam verecek, görecek ama vaadedilen zamana ve gökten şu ses gelene kadar görünmeyecek: “Bu, öyle bir gündür ki Ali’nin evlatları ve şiileri sevince boğulacaklardır.”

!  !  !  !  !

Bu hadiste, imamiyye mezhebinin inancının doğrulunu ve haklılığını ispatlayan fevkalade şahitler ve deliller vardır. Allah’a hamdolsun. Örneğin Emirülmüminin aleyhisselam buyuruyor ki: “Sonunda benim evlatlarımdan biri halkın gözlerinden gayba çekilecek.” Bu hadis, Hz. Mehdi’nin gayba çekileceğine işaret etmiyor mu? Ve buna inanan ve sahibinin gaybete  çekildiğine inananın sözlerinin doğruluğuna şahit değil mi? Sonra Hz. Ali buyuruyor ki: Sonunda ümmet hayrete düşecek ve dehşete kapılacak ve ümmetin çoğu şöyle söyleyecek:

“Süphesiz hüccet helak oldu ve imamet batıl oldu...”

Şimdi de görüyoruz ki halkın çoğu, İmamiyye’nin “Hz. Mehdi gayba çekildi.” sözünü inkar etmekte ve yanılmaktadır. Bu gerçeği bazıları inkar etse de, artık vuku bulmuştur.

Hz. Ali aleyhisselam buyuruyor ki: “O yıl halk bir haber alabilmek için hacca gidecekler.”

Gerçekten o yıl (gaybet-i kübra’nın başlangıcında) halk sırf Hz. Mehdi’yi görmek için hacca gitti, ama onun hiçbir eserini göremediler.

Ve yine buyuruyor ki: “O esnada Ali’nin şiilerine küfredilecek, onların düşmanları onlara sövecekler. Şiilerin delillerini kabullenmeyen zorbalar ve fasıklar onlara galip gelecekler.”

Yani zahirde şiilerin aleyhinde delil getirip diyecekler ki: “İmamınız nerede? Onu bize gösterin.” Ve şiilere küfredecekler. Çünkü şiiler artık imamın gaybete çekildiğine inanmakta ve düşmanlarını bu gayıp imama havale etmektedirler. Ve onlar; şiilerin aciz, cahil ve eksik olduklarını iddia ediyorlar. O zaman bu gaflet ehli şiileri zahirde yenik saydılar. Ve Hz. Ali’nin bu hadisi şiilerin doğru söylediğinin, muhaliflerinin ise cahil ve inatçı olduğunun delilidir.

Hz. Ali aleyhisselam daha sonra rabbine and içerek şöyle buyuruyor: “Ali’nin rabbine andolsun ki hüccet (Hz. Mehdi) ayakta olacak, dünyanın yollarında yürüyecak, evlere ve saraylara girecek bu yerin doğusunda ve batısında gezecek, sözleri duyacak, cemaate selam verecek, görecek ama görünmeyecek.” Bu da Hz. Mehdi aleyhisselam hakkındaki şüpheleri silip atmaktadır.

Bu hadisin doğrulunun bir delili ise bundan önce naklettiğimiz şu hadistir: Şüphesiz yeryüzünde Allah’ın hücceti mutlaka vardır. Ama halkın zulmü, cefası ve nefisleri için yaptıkları israfları sebebiyle Allah onu halkın gözlerinden uzaklaştırır.” Sonra Hz. Mehdi aleyhisselam Hz. Yusuf’a benzetmekte ve onun halkı gördüğünü ama halkın onu göremediğini ve Hz. Ali’nin de buyurduğu gibi gökten nida olunana dek onun görülmeyeceği kesindir.

* * * * *

Allah’ım! Sayılmayacak nimetlerinden dolayı sana hamd ve şükürler olsun. Ve telafi olunmayacak minnetlerine de.

Bizleri ulaştırdığın hidayet yolunda sabit olmayı bizlere nesip et.

4- Abdullah bin Zamre, İbn-i Mâti-i Himyeri (Kâ’b-ul Ahbar)’den nakleder ki şöyle dedi: “Kıyamet günü halk dört grup halinde haşrolunacaktır: Bazıları bir bineğe binecek, bazıları yürüyerek gelecek, bir grup sürünerek gelecekler, diğer bir grup ise yüzüstü gelecek işitmezler, konuşamazlar ve göremezler, düşünemezler, konuşamazlar, özür getirsinler diye onlara izin verilmez. Ateş onların yüzünü yakacaktır; onlar hep ateşte kalacaklardır. Ona dediler ki: Ey Kâ’b! Yüzüstü gelerek bu durumda haşrolunacak olanlar kimlerdir? Dedi ki: “Onlar dalalette, dinsizlikte ve bozgunculukta olanlardır. Allahın karşısına ne kötü bir halde çıkarlar. Halifelerine peygamberlerinin vasisine, en alimlerine, en önde gelenlerine, en faziletlerine, bayraktarlarına, havzun sahibine ve alemde tek ümit olunana karşı savaştılar. O öyle bir ilimdir ki; asla cahil olamaz. Ve öyle bir yoldur ki; ondan çıkan helak olur ve cehenneme düşer. O; Ali’dir. Ka’b’ın rabbine andolsun ki o en alimleridir. En önce İslam’a giren ve en çok hilim sahibi olanlarıdır. Başkasını Ali’den öne geçirene bu Kâ’b çok şaşırır.

Kıyam edecek (Kâim) olan Mehdi, Ali’nın soyundandır. O bu yeryüzünü, yeryüzünden başka bir hale getirecektir. Rum ve Çin’in hrıstiyanların’ın aleyhinde İsa bin Meryem ile delil getirecektir. Kâim Mehdi, Ali’nin neslindendir. Hayırda, görünüşte ve ahlakta en çok Hz. İsa’ya benzeyen odur. Allah peygamberlere verdiği (azameti) ona da verecektir. Ona faziletler ve ziynet verecektir. Şüphesiz Mehdi, Ali’nin evladıdır. Onun gaybeti, tıpkı Yusuf’un gaybeti gibidir ve onun dönüşü tıpkı İsa bin Meryem’in dönüşü gibidir. Gaybetinden sonra kızıl yıldızın doğuşu ile birlikte zuhur edecektir. Zevrâ mahvolacaktır ve o, Rey’dir.[2]

O esnada Mezure yani Bağdat çökecek. Süfyani ortaya çıkacak. Abbasoğulları, Ermeni ve Azerbaycan gençleriyle savaşacak. Bu öyle bir savaştır ki onda binlerce insan öldürülecek. Herkesin kılıcının kabzası süslüdür. O sırada siyah bayraklar göğe yükselecek. bu savaşla birlikte tehlikeli taun ve kızıl ölüm gelecektir.”

5- …Amr bin Sa’d’dan: Emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: Dünyanın gözü (güneş) yuvasından çıkmayana dek kıyamet olmaz gökyüzünde kızıllık çıkacak. Bunlar arşı taşıyanların dünyadakilere döktükleri gözyaşlarıdır. Sonunda halktan öyle bir grup ortaya çıkacak ki ahlak tanımazlar. Halkı (zahirde) benim evladıma davet etseler de, benim evladımdan uzak olurlar. Bu öyle kötü bir topluluktur ki ahlakları yoktur. Zorbalara musallattırlar, cabbarlara fitneyi öğretirler, hakimlere kan döktürürler. Küfe’nin (Irak) ortasından çıkarlar. Onların önünde çehresi ve kalbi siyah biri gelir. Dinsizdir; ahlaksızdır, Soysuzdur, mel’undur, taşkalplidir. Zinakar kadının ellerinde büyümüş ve en şerefsiz soydandır. Allah bu nesile asla hayır vermemiştir. O yılda kırmızı bayrağın ve sonra yeşil bayrağın sahibi olan oğlum’un gaybeti ilan olunacaktır. Anbar ile Hit[3] arasındaki gafiller için ne zor bir gündür. O gün Haricilerle Kürtler için çok zor ve musibetli bir gündür. O gün Firavunların evleri ile zorbaların meskenleri ve zalimleri sevenlerin yuvaları yıkılacak. Şehirlerin anası, Âd kavminin şehrinin kardeşidir. Ali’nin rabbine andolsun ki ey Amr bin Sa’d, yıkılacak olan şehir Bağdat’tır. Allah’ın laneti Ümeyye oğullarının isyankarlarına ve Abbasoğullarının hainlerine olsun. Onlar benim pak evlatlarımı katledecek, onlar hakkında benim saygınlığımı korumayacaklar. Benim hürmetime yaptıkları şeylerde Allah’tan korkmayacaklar. Beni Abbas, için korkunç bir gün vardır. O gün tıpkı hamile kadınlar gibi bağıracaklar. Nehavendi ile Deynever[4] arasında vuku bulacak savaştan dolayı Abbasoğullarının taraftarlarına eyvahlar olsun. O, Ali’nin fakir şiilerinin savaşıdır. Onların lideri Hamedan şehrinden bir adamdır ki adı, peygamberin adıdır.

Mutedil ahlaklı, iyi yaratılışlı açık renkli, sesi güçlü, uzun kirpikli, boynu uzun, dağınık saçlı, dişleri aralıklıdır. Onun atı, karanlıklarda ondörtlük ay gibi parlar. O, en hayırlı topluluğun önünde gider. Onlar Allah’ın dinine sarılmış; onunla Allah’a yaklaşmaya çalışırlar. Onlar arapların en kahramanlarıdırlar ve o günkü zor ve kırıcı savaşa ulaşırlar. Ve düşmana karşı amansızca savaşırlar. O gün düşmanlar için çok zor ve musibetli bir gündür.

* * * * *

Bu iki hadiste gaybet ve gaybetin sahibi hakkında isteyenler için yeterli bilgi ve şifa vardır. Ve inat edip karşı çıkanlar hakkında ise yeterli delil vardır. İkinci hadiste ise daha önceden tanınmamış bir topluluktan sözedilmektedir. Tıpkı Hz. Ali’nin de buyurduğu gibi Hz. Mehdi’nin gaybete çekildiği Hicri 260 yıllarında bir ordu aynı vasfolunan bayrakla o bölgeye gönderildi. Kalp ve akıl sahibi olanlar tıpkı Allah’ın’da buyurduğu gibi; “Şahit olan ve dinleyen, şahıslar için yeterli işaretler vardır. Yüce Allah’tan rahmeti sayesinde bizleri doğruya ulaştırmasını niyaz ederiz.

6- Ümm-ü Hani der ki: İmam Ebu Cafer Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle arzettim: Allah azze ve celle’nin şu ayetinin manası nedir: “..............” kendilerini erteleyenlere yemin etmiyorum.”

İmam şöyle buyurdu: Ey Ümm-ü Hâni! İmam, ikiyüz atmiş yılında gaybete çekilir de halk onun hakkında hiçbir haber alamaz. Sonra karanlık gecedeki nür gibi zahir olur. Eğer sen o zamanda yaşarsan, sevinçten gözlerin parlar.”

Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni’de nakleder.

7- Ümm-ü Hani der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ı gördüğümde ona şöyle arzettim: Allah azze ve celle’nin şu ayetinin manası nedir: “Kendilerini erteleyenlere yemin etmiyorum, gizlenen gezegenlere.” Buyurdu ki: “İkiyüz altmış yıllarında imam kendisini halkın ilminden gizler. Sonra karanlık gecedeki nurlu yıldız gibi ortaya çıkar. O zamanda yaşarsan gözlerin parlar.”

8- Kahili der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Birbirinize karşı iyi davranın birbirinize yardım ve merhamet edin. Tohumları yaran insanı yaratana andolsun ki size öyle bir zaman gelecek ki dirhem ve dinarınızı koyacak bir yer bulamayacaksınız. -Yani Hz. Mehdi’nin zuhurundan sonra Allah’ın ve Hz. Mehdinin fazlı ve lütfu sayesinde halk öyle gani olacak ki paralarını harcayacak yer bulamayacak. Dedim ki: Bu ne zaman olacak? Buyurdu ki: İmamınızı kaybettiğiniz zaman. Hep böyle kalacaksınız, sonra tıpkı güneş gibi sizin üzerinize doğacak. Siz ondan önce çok ümitsiz olacaksınız. Sakın onun hakkında şüphe ve tereddüt etmeyin. Nefsinizden şüpheleri atın. Ben sizleri uyardım, siz de buna uyun. Allah’tan sizlerin tevfik ve irşadınızı niyaz ediyorum.

* * * * *

Zamanın imamı (aleyhisselam) gaybı ve zuhurunun doğruluğu hakkındaki şüpheleri meneden bu hadise iyi bakın. İmam daha sonra buyuruyor ki: “Ben sizi uyardım, siz de buna uyun.” yani şüphe konusunda uyardım. Şüphe ve tereddütten ve bizleri helakete götürebilecek yolda yürümekten Allah’a sığınırız. Ve Allah’ın hidayet yolunda sabit olmayı ve kerameti ile bizleri yönelttiği Hz. Muhammed ve Hz. Ali’nin yolundan ayırmamasını kudreti ve minnetinden niyaz ederiz.

* * * * *

9- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın huzurunda idim ve benimle birlikte başkaları da vardı. İmam aleyhisselam bize şöyle buyurdu:

“Sakın meşhur etmeyin” -yani Hz. Mehdi’nin adını-[5] Ben, imamın bunu başkalarına buyurduğunu zannediyordum. Ama bana dedi ki: Ey Abdullah’ın babası! Sakın onu meşhur etmeyin. Allah’a andolsun ki zamanın birinde gaybete çekilecek ve gizlenecek. Öyle ki (onun hakkında) şöyle söyleyecekler: “Öldü mü? Yoksa helak mı oldu? Hangi vadiye gitti?” Müminlerin gözleri ona gözyaşı dökecek, ve tıpkı bir geminin dalgalarla boğuştuğu gibi boğuşacaklar. Allah’ın ahit aldığı, kalbine imanı yazdığı ve kendisinden bir ruh ile onayladığı müminler dışında kimse kurtulamayacak. Ve birbirine benzeyen oniki bayrak kalkacak ki birbirinden ayırt edilmeyecek. Mufazzal der ki: Bunu duyunca ağladım. İmam Cafer-i Sadık buyurdu ki: Seni ağlatan nedir?

Arzettim ki: Sona fedâ olayım, nasıl ağlamam ki, sen şöyle buyuruyorsun: Birbirine benzeyen oniki bayrak kalkacak ki birbirinden ayrıt edilmeyecek? İmam, evindeki pencerelerden birinden içeriye giren güneş ışığını göstererek buyurdu ki: Bu güneş ışınları, aydınlık mıdır? Dedim ki: Evet. Buyurdu ki: Allah’a andolsun ki bizim emrimiz,[6] bu güneşten daha aydınlık ve açıktır.”

10- Aynı hadisi şeyhimiz Muhammed bin Yakub-u Kuleyni (r.a) de nakleder.

* * * * *

Allah sizlerin hidayetinizi artırsın görüyor musunuz Hz. Mehdi’nin adının meşhur edilmemesi hakkındaki hadislerde imam ne buyuruyor: “Onun adını meşhur etmeyin. Allah’a andolsun ki zamanın birinde gaybete çekilecek ve gizlenecek. Öyle ki (onun hakkında) şöyle söyleyecekler: Öldü mü? Yoksa helak mı oldu? Hangi vadiye gitti? Müminlerin gözleri ona gözyaşı dökecek ve tıpkı bir geminin dalgalarla boğuştuğu gibi boğuşacaklar.”

İmam aleyhisselam bu sözleriyle şiilerin insanı dalalete düşüren fitneleri ve insanı şaşkınlığa düşürebilecek batıl mezheplerin akâidi ile karşılaşacaklarını, birbirine benzeyen oniki bayrağın kalkacağını buyurmaktadır. Yani her zaman ve asırda Ebu Talib evlatlarından olsun başkaları olsun imamet ve riaset talep edenler çıkacaktır. Bu bayrakların birbirine benzemesinin sebebi ise, özellikle Ehl-i Beyt’in evlatlarının bu bayrakları kaldıracak olmalarıdır. Bunlar imam olmadıkları halde imamet iddiasında bulunacak ve onların nesebi de insanı şaşırtacaktır. Zayıf şiiler ve başkaları bunların hak olduğunu zannedecekler. Halbuki Hz. Mehdi’nin bayrağa dışındakiler genelde batıldır. Çünkü Yüce Allah gerçekte imam olmayanların ve asilerin her zaman talep ettikleri bu makamı, sadece gerçek hak sahibi ve doğruluk kaynağı olan Hz. İmam Mehdi aleyhisselam’a vermiştir. Allah, bu makamına hiç kimseyi Hz. Mehdi’nin bu makamına ortak etmemiştir ve ondan başka hiç kimsenin bu makamı iddia etmeye hakkı yoktur. Fitnelerin vuku bulmasına, mezheplerin farklılığına, kalplerin hastalanmasına, sözlerin ihtilafına, görüşlerin farklılığına, biat bozanların doğru yoldan çıkmalarına rağmen yüce Allah, müminlerin kalbini imamet düzenine ve işin hakikatine sabit kılmıştır. Böylece müminler seraplara, hayallere ve yalanlara kapılmamışlardır. Müminlerin bir bölümü inancını hiç değiştirmeden sahiplerine (aleyhisselam) kavuşmuşlar, ölmeden önce hiçbir şüphe ve tereddüte kapılmamışlardır. Herkesin makam ve derecesi kendi inancındaki sebata göre verilecektir. Allah’tan ilmimizi artırmasını ve bizleri sabit kılmasını istiyoruz. Şüphesiz o, kendisinden bir şey istenilenlerin en kerametlisi ve cömertidir.

* * * * *

11- Ali bin Cafer, kardeşi İmam Musa Kazım aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Yedinci imamın beşinci vasisi gaybete çekildiğinde mutlaka ve mutlaka dininize sahip olun. Bu emrin sahibi mutlaka gaybete çekilecek, imamete inananların çoğu sözünden dönecektir. Şüphesiz bu, Allah’ın bir imtihanıdır, Allah bununla halkını deneyecektir. Eğer sizin babalarınız ve dedeleriniz, bundan daha sahih bir din olduğunu bilseler, mutlaka o dine uyarlardı. Ali bin Cafer der ki: Şöyle arzettim: Ey imam! Yedinciden sonraki beşinci imam mı? Buyurdu ki: Ey oğlum! Sizin aklınız bunu alamaz. Ve sizin sıfatlarınız bunu taşıyamaz, ama eğer yaşarsanız bunu anlayacaksınız.”

12- Ebul Carud der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “Ey Ebul Carud! Zaman o kadar geçecek ki şöyle söyleyecekler: “Öldü mü? Helak mı oldu? Veya hangi vadiye gitti?” Ve Mehdi’yi arzu edenler de şöyle söylecek: “Ne zaman zuhur edecek? Artık kemikleri çürüdü? İşte o zaman zuhuru bekleyin ve onun zuhur ettiğini duyarsanız, buzun üzerinde sürünseniz dahi ona ulaşmaya çalışın.”

13- Zaide bin Kukame bazı şeyhlerinden nakleder ki imam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu:

Doğru Kaim (Mehdi) kıyam ettiğinde halk şöyle söyleyecek: “Bu nereden çıktı? Bunun kemikleri kuruyup çürümüştü!”

14- Hammad bin Abdulkerim-i Cellab’dan:

Hz. İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın yanında Hz. Mehdi’den bahsettiklerinde şöyle buyurdu:

O kıyam ettiğinde halk mutlaka şöyle söyleyecek: “Bu nereden çıktı? Falanca tarihten beri onun kemikleri kuruyup çürümüştü!”.

15- Haşşab, İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’dan, o da babalarından nakleder ki Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Benim Ehl-i Beyt’im tıpkı gökteki yıldızlar gibidir. Her bir yıldız kayboldukça bir yenisi çıkar. Bir yıldız doğduğunda ona bakar, parmağınızla onu gösterirsiniz. Sonra ölüm meleği gelir de onu götürür. Sonra uzun bir zaman sonra Abdülmuttalip oğulları eşit olurlar, hangisinin daha üstün olduğu anlaşılamaz. İşte o zaman sizin yıldızınız (kurtuluşunuz) doğacak. Siz de Allah’a hamdedin ve onu kabul edin.”

16- Maruf bin Harrebüz der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: Bu ümmetin içinde benim Ehl-i Beyt’im tıpkı gökteki yıldızlar gibidir. Her yıldız kayboldukça bir yenisi doğar. Öyle ki siz gözlerinizi o doğan yıldıza dikersiniz ve parmağınızla onu gösterirsiniz sonra ölüm meleği gelir de onu götürür. Sonra uzun bir süre kimin kimden daha üstün olduğunu anlamadan beklersiniz. Abdulmuttalib’in bütün evlatları fazilette eşit olurlar. Siz bu durumda iken Allah sizlere yıldızınızı çıkarır. Ona hamdedin ve onu kabuledin.”

17- Mâruf bin Harrebüz der ki: İmam Ebu Cafer Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bizler gökteki yıldızlara benzeriz. Bir yıldız kayboldukça bir yenisi çıkar, sizler de elinizle onu gösterir, gözlerinizle ona bakarsanız. Sonra Allah sizlerin yıldızınızı gayba çeker. Abdülmuttalib oğullarının hepsi fazilette eşit olurlar. Hangisinin diğerlerinden üstün olduğu anlaşılmaz. Yıldızınız doğduğunda rabbinize hamdedin.”

18- İsa bin Abdullah, babasından, o da ceddinden nakleder ki Emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu işin sahibi benim evlatlarımdandır. Onun hakkında diyecekler ki: Öldü mü, helak mı oldu? Hayır, öyleyse hangi vadiye gitti.?”

19- Mufazzal bin Ömer der ki: “İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a Kaim’in[7] alameti nedir? diye arzedince şöyle buyurdu: Zaman epey geçtikten sonra denilecek ki: Öldü mü, helak mı oldu? Hangi vadiye gitti? Dedim ki: Sana feda olayım, sonra ne olacak? Buyurdu ki: Sadece kılıçla zuhur edecek.”

20- Abdülkerim der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam yanında “Kaim”i zikerttiklerinde şöyle buyurdu: “Bu (kıyam) zaman epey geçtikten sonra olacak ve denilecek ki: Öldü veya helak oldu, hangi vadiye gitti? Dedim ki: Zamanın geçmesi nedir? Buyurdu ki: Şiilerin aralarında ihtilaf etmeleridir.”

* * * * *

Bu hadisler şiaya isnad edilen ve Hz. Mehdi’nin imametine inanan isnâ aşerilere muhalif olan fırkaların durumunu belirtmektedir. Zira cumhur’un çoğu Hz. Mehdi hakkında diyor ki: O nerede? Bu ne zaman olacak? Ne zamana kadar gaybette olacak. Halbuki bu olaydan seksen küsür yıl geçti?[8]

Onlardan bazıları Hz. Mehdi’nin öldüğüne inanırlar. Onlardan bazıları onun dünyaya geldiğini ve varlığını başlıbaşına inkar ederler. Ve o hazreti tasdik edenlerle alay ederler. Onlardan bazıları ise Hz. Mehdi’nin bu kadar uzun süre yaşayabileceğini uzak ihtimal olarak görürler. Halbuki bunlar, Allahın kudreti saltanatı ve tedbir gücü içinde kendi velisinin ömrünü -kendi zamanının ve önceki asırların örneklerinde olduğu gibi- uzatabileceğine böylece uzun zaman sonra zuhur edebileceğine inanmamaktadırlar.

Biz kendi zamanımızda yüz yaşını aştığı halde aklı ve kudreti kamil olan birçok insanlar müşahade ettik. Allahın kendi hüccetine bundan daha fazla ömür verebileceğini neden kabul etmiyorlar? Uzun ömür vermek, Allah’ın kudretinin azametini gösteren bir delildir; Allah bunu bu zamanda sadece kendi hüccetine vermiştir. Çünkü o Allahın en büyük hüccetidir ve Allah’ın dinini diğer dinlere galip getirecektir, onun vasıtasıyla bütün pislikleri ve fesadı temizleyecektir.

Sanki bunlar Kur’an-ı Kerim’de Musa’nın dünyaya gelişinin kıssasını okumamış gibiler ki kadınların ve çocukların başına birçok musibetler geldi ve onların birçoğu öldürüldüler. Bütün bunlar sırf Allah’ın kaza ve kaderi ile mutlak ilahi emri engellemek içindi. Ama Allah Musa’nın düşmanlarına rağmen onu dünyaya getirtti ve sırf Musa’nın dünyaya gelişini engellemek uğruna kadınlar ve çocukları öldüreni, Musa’nın koruyucusu olarak karar kıldı. Musa’nın büyüyerek büluğ çağına ermesi sonra -uzun yıllar süren- kaçış olayı Kur’an-ı Kerimde tafsilatı ile yazılmıştır. Sonra hiç değişmeyen ve daha önce de defalarca meydana gelen ilahi sünnet vuku buluyor; ve Musa’nın zuhuruna ve geri dönüşüne izin veriyor.

Ey basiret sahipleri ibret alın, ve siz ey seçkin şiiler! Allah’ın sizleri hidayet ettiği bu yolda sabit olun ve Allah’ın yalnız sizlere verdiği ve tattırdığı bu nimetten dolayı ona şükredin. Şüphesiz Allah hamd ve şükür ehlidir.

* * * * *

FASIL

1- Muhammed bin Müslim-i Sakefi der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Halk imamını kaybettiğinde uzun süre ne yapacaklarını bilmeden bekleyecekler. Sonra Allah azze ve celle onların sahiplerini zuhur ettirir.”

2- Ali, Haris bin Muğayre, babasından nakleder ki İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: Müslümanların imamlarını tanımayacakları bir zaman gelecek mi? Şöyle buyurdu: Böyle söyleniyor. Peki biz (o zamanda) ne yapabiliriz? diye arzedince şöyle buyurdu: Birinci emire sarılınız, böylece ikinci emiri de anlarsınız.[9]

3- Mensur der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Birgünün sabahında ve akşamında Âl-i Muhammed’den olan imamını göremezsen, önceden sevdiklerini sev ve önceden buğzettiklerine de buğzet. Önceden velayetini kabul ettiğini yine veli edin, sonra sabah akşam zuhuru bekle.”

Aynı hadisi şeyhimiz Muhammed bin Yakub-u Kuleyni de nakleder.

4- Abdullah bin Sinan der ki: Ben ve babam birgün İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıktığımızda bize şöyle buyurdu: “Hidayet imamınızı ve bayrağını görmediğiniz zamanda ne yapacaksınız. Bu hayret zamanından hüzün dolu dua okuyan dışında hiçkimse kurtulamayacaktır. Babam dedi ki: Allah’a andolsun ki bu, bir beladır. Sana feda olayım, bizler o zamanda ne yapabiliriz? Buyurdu ki: Böyle olursa -ki siz o zamanı asla göremeyeceksiniz- elinizdeki (Ehli Beyt ilmine) sarılın, böylece bu olay sizde açıklığa kavuşacaktır.”

5- Haris bin Muğayre-i Nasri der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: “Biz şöyle bir rivayet biliyoruz ki, “bu (imametin) sahibi birgün gayba çekilecek”. Böyle olursa ne yağmalıyız? Buyurdu ki: “Elinizdeki ilk hadislere sarılın, onlar size açıklayacaktır.”

6- Abân bin Tağlib der ki: İmam Ebu Abdullah aleyisselam şöyle buyurdu: Halka öyle bir sebte gelecek ki tıpkı yılanın deliğe girip saklandığı gibi ilim gizlenecektir. Halk bu durumda iken onlara bir yıldız doğacaktır. Dedim ki: Sebte nedir? Buyurdu ki: zamanın bir bölümüdür. Dedim ki: Bu durumda bizler ne yapabiliriz? Buyurdu ki: Allah sizlere yıldızınızı zuhur ettirene dek, inandığınız şeyleri koruyun.”

7- Abân bin Tağlib der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: İki mescidin[10] arasında ilimin tıpkı yılanın deliğinde gizlendiği gibi gizleneceği zamanda ne yapacaksınız? Şiiler o zamanda ihtilaf edip birbirlerine yalancı diyecek, bir bölümü diğerlerini yüzüne tükürecektir. Arzettim ki: O zamanda hiç hayır yoktur. Buyurdu ki: Hayırın hepsi o zamandadır.” -Bu sözü üç kez tekrarladı-

(yani zuhur o zamana yakındır) Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni de nakleder.

8- Abân bin Tağlib der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “Ey Abân! Âleme öyle bir sebte gelecek ki ilim tıpkı yılının deliğe saklandığı gibi gizlenecektir. Arzettim ki: Sebte nedir? Buyurdu ki: Zamanının bir dilimidir, halk bu durumda iken onların yıldızları doğacaktır. Arzettim ki: Sana feda olayım, biz ne yapmalıyız. Ve o zamanda ne olacak? Bana buyurdu ki: Allah sizin sahibinizi getirene kadar (üzerinde olduğunuz inancı) koruyun.”

* * * * *

Bu mütevatir hadislerden de anlaşıldığı üzere İmam Mehdi’nin gaybeti ve ilimin gizlenmesi sahihtir. İlimden maksat, Allah’ın yeryüzündeki hüccetidir. Bu rivayetler şiilerin, oniki imama karşı görevlerini de kapsamaktadır. Yani şiiler aynı inançlarını korumalı, akidelerini değiştirmemelidirler. Ve sabit kalıb, hak inançları üzerinde direnmelidirler. Ve kendilerine vaadedilen zuhuru beklemelidirler. Ve onlar gaybet zamanında imamlarını ve hüccetlerini görmediklerinden dolayı mâzurdurlar. İmamın zuhurundan önceki her asır ve zamanda imamın şahsiyetini, adını, soyunu tanımak onlara çok zor olacaktır ve o hazreti aramak, onun peşinden koşmak, yerini bulmak onlara yasaklanacaktır. Böylece onu açıkca görmeleri doğal olarak imkansız olacaktır. Ve rivayet bize diyor ki onun gerçek adını ağzınıza almayın, inandığınız akideyi koruyun ve sakın tereddüt etmeyin. Ama her zaman doğru konuşan imamlarımızın Hz.Mehdi ve gayba çekilişi hakkındaki hadislerinden haberi olmayan cahiller, onun yerine delalet olunmak ve onu görmek isterler ve bizlere, o hazreti kendilerine göstermemizi teklif ederler. Ve Hz. Medi’nin gaybete çekildiğini inkâr ederler. Çünkü onlar ilimden uzaktırlar. Ehl-i marifet ise emrolundukları şeye teslim olurlar. Ve görevlerini ifâ etmeğe çalışır, sabretmeye emrolundukları şeye sabrederler. Onların ilimleri ve bilgileri, onları; Allahın rızasını kazanmaya, Allah’ın velilerini onaylamaya, onların emrine uymaya ve onların menettiklerinden çekinmeye doğru sevkeder.

Onlar Allahın Kur’anda kendilerini uyardığı şeylerden çekinirler. Yani ondört masuma itaat etmek Kur’anda Allah’a itaat ile eşit bilindiğinden Resulullah’ın ve oniki imamın sözlerine karşı çıkmaktan çekinirler. Çünkü yüce Allah buyuruyor ki:

“Onun emrine karşı çıkanlar, kendilerine bir fitnenin veya acı bir azabın ulaşmasında korksunlar.”[11]

Ve Allah şöyle buyurur: “Allaha, resülüne ve içinzdeki emir sahiplerine itaat edin.”[12]

Ve buyuruyor ki: “Ve Allah’a itaat edin ve resülüne itaat edin. Ve dikkat edin. Eğer geriye dönerseniz bilin ki resulümüz sadece bildirir.”[13]

Ayrıca bu fasılın dördüncü hadisinde -Abdullah bin Sinan’dan naklolunduğu üzere- buyuruyor ki: “Hidayet imamınızı ve bayrağını göremediğiniz zaman ne yapacaksınız?”

Bu hadis küçük gaybette vuku bulan olayları ve imamın dört sefirini beyan etmektedir. Çünkü dört sefir, Hz. Mehdi ile şiiler arasında aracı idiler. Onların ölmesi ile gaybet-i suğra (küçük gaybet) sona erdi. Onlar bayrak idiler ve onların ölümü iel artık Hz. Mehdi zuhur edene kadar asla ğörünmeyecektir. Ve Allahın velileri olan oniki imamında buyurduğu gibi büyük bir boşluk ve hayret başladı. Ve bundan sonraki fasıllarda gelen hadislerin belirttiği gibi ikinci gaybet (büyük kayboluş) başladı. Allah’tan bizlerin basiret ve hidayetimizi artırmasını ve rahmeti ile rızasını kazanmayı bizlere nasip etmesini diliyoruz.

FASIL

1- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Bu toplumun Allah’a en yakın olduğu ve onun rızasın en çok kazandığı zaman şudur ki, “Allahın hüccetine tabi olurlar, o da onların gözünden uzaklaşır ve zuhur etmez, onlar da onun yerini bilmezler ama yine de bilirler ve yakin ederler ki Allah’ın hücceti ve onun misaki batıl olmamıştır. İşte o zaman sabah akşam zuhuru bekleyin. Doğrusu Allahın kendi düşmanlarına en çok gazap vakit, Allahın hüccetinin kaybolup zuhur etmediği zamandır. Allah azze ve celle, evliyalarının şüphe etmediğini bilir. Eğer Allah, evliyaların bundan şüpheleneceğini bilseydi, bir an dahi onu gayba çekmezdi. Ve halkın en şirretlileri olduğunda, zuhur vuku bulacaktır.

2- Şeyhimiz Kuleyni’nin naklettiğine göre Mufazzal bin Ömer dedi ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kulların Allaha en çok yaklaştığı ve Allahın rızasını en çok kazandıkları zaman şudur ki, onlar Allah azze ve celle’nin hüccetini kaybederler ve o zuhur etmez ve onlarda onun mekanını bilmezler. Ama onlar bilirler ki Allah azze ve celle’nin hüccetinin zikri ve onun ahdi bâtıl olmaz. İşte o durumda sabah akşam kurtuluşu bekleyin. Doğrusu Allahın düşmanlarına en çok gazap ettiği vakit, Allahın hüccetinin kayolup zuhur etmediği vakittir. Allah azze ve celle evliyalarının şüphe etmediğini bilir. Eğer Allah evliyalarının şüphe edeceklerini bilseydi, bir an dahi onu gayba çekmezdi. Ve halkın en şirretlileri olduğunda, zuhur vuku bulacaktır.”

* * * * *

Bakınız İmam Cafer Sadık aleyhisselam gabet zamanındaki evliyaları nasıl övüyor: Allahın rızasını en çok kazandıkları zaman şudur ki onlar Allah azze ve celle’nin hüccetini kaybederler, o da onlardan gizlenir. Ama yine de onlar Allahın hüccetinin hak olduğu konusunda asla şüphelenmezler. Ve buyuruyor ki: “Onlar şüphelenseydi, Allah hüccetini gaybe çekmezdi.” Allah’a hamdolsun ki bizleri yakin ehlinden karar kıldı, bizleri şekk ve şüphe eden, hakk yoldan çıkıp insanı; körlüğe ve kötülüğe götüren karanlık yolda gidenlerden karar kılmadı. Allah bizleri kendisine hakkıyla hamdedenlerden karar kılsın.

3- Yezid-ul Kunâsi der ki: İmam Ebu Cafer Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki: “Bu işin[14] sahibinde ............... Yusuf’a bir benzerlik vardır. O, esmer cariyenin oğludur. Allah onun zuhurunu bir gecede ıslâh edecektir.”

4- Sedir-i Seyrefi der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam’dan duydum ki: Şöyle buyurdu: “Bu işin sahibinde Yusuf’a bir benzerlik vardır.” Şöyle arzettim: Sen bize bir gaybeti veya hayreti bildiriyor gibisin. Buyurdu ki: Bu domuz kılıklı melun halk hangi sözü inkâr eder? Yusuf’un kardeşleri akıllı ve zeki idiler. Onlar peygamberin evlatları idiler. Yusuf’un huzuruna çıkıp onunla konuştular ve ona hitap ederek onunla alışveriş yaptılar. Onunla kardeş oldukları halde onu tanmadılar, ta ki sonunda kendisini onlara tanıtıp dedi ki: “Ben Yusuf’um” İşte o zaman Yusuf’u tanıdılar. Peki bu şaşkın ve başıboş ümmet, Allahın hüccetini kendilerinden gizleyebileceğini niçin inkâr ederler? Yusuf, Mısır’ın mâliki idi ve onunla babası arasında onsekiz günlük yol vardı. Yusuf’un yerini ona bildirmek isteseydi, buna kudreti yeterdi. Allaha andolsun ki Yakup’a müjdeyi verdiklerinde dokuz günde Mısır’a gitti Allah azze ve celle tıpkı Yusuf’a yaptığını kendi hüccetine de aynısını yapıyorsa bu ümmet niçin bunu inkar eder?

Hakkı gaspolunan ve inkar olunan mazlum imamınız ve bu (gaybetin) sahibi onların arasında dolaşır, pazarlarında gezer, onların bastığı yerlerden geçer. Ama onlar onu tanımazlar ta ki sonunda Allah kendisini onlara tanıtması için tıpkı Yusuf’a izin verdiği gibi ona izin verir. O zaman ona kardeşleri demişti ki: “Doğrusu sen Yusuf musun?” Dedi ki: “Ben Yusuf’um.”

Ayni hadisi şeyhimiz Kuleyni de nakleder.

5- Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Bu gaybetin sahibinde dört peygamberin sünneti vardır. Musa’dan bir sünnet, İsa’dan bir sünnet, Yusuf’dan bir sünnet ve Muhammed’den bir sünnet, Allahın selamı hepsinin üzerine olsun.

Dedim ki: Musa’nın sünneti nedir? Buyurdu ki: Çekinip dikkatle gizlenmek. Dedim ki: İsa’nın sünneti nedir? Buyurdu ki: İsa’nın hakkında söylenenler, onun hakkında da söylenecek. Dedim ki: Yusuf’un sünneti nedir? Buyurdu ki: Zindan ve gaybet. Dedim ki: Muhammed’in -sallallahu aleyhi ve alih- sünneti nedir? Buyurdu ki: Kıyam ettiğinde Resulullah’ın yolundan gidecektir. Yalınız o Resululalh’ın eserlerini açıklayacaktır. Onsekiz ay kılıcı boynuna koyacak ve Allah ondan razı olana dek yığınlarla topluluğu öldürecektir. Dedim ki: Allahın rızasını nereden bilecektir? Buyurdu ki: “Allah onun kalbine rahmetini nazil edecektir.”

* * * * *

İbret alın ey basiret sahipleri! Hidayet nuru ile körlükten kurtulmuş salim kalple ve imanın ışığı ile bakın iki imamımız Bâkır ile Sadık aleyhisselam’ın “gaybet, Hz. Mehdi ve peygamberlerin sünneti, onun gizlenip saklanacağı, esmer cariyenn oğlu olduğu ve Allahın onun zuhurunu bir gecede ıslah edeceği” hakkında buyurdukları sözlerde iyice düşünün. Bütün bu hadisler bidatçilerin icad ettiği sapık ve batıl tüm sözleri çürütmektedir. Allah, imanın ve ilmin tadını bu bidatçilere asla tattırmamış ve onları bu ikisinden uzaklaştırmıştır. Sayısı az olan bu Caferi Ehli Beyt fırkası, kendilerini imamet nizamından ayırmadığı ve sapıttırmayıp sabit kıldığı için Allah’a hamdetmelidirler. Biliyoruz ki imamete inanan birçok fırka sağa-sola sapmışlar, şeytan da kılıktan kılığa girerek onlara hakim olmuş, onları her türlü kemal ve ilerlemeden alıkoymuş, imanı onlara kötü göstermiş, dalaleti ise süslemiştir.

Böylece o, kendi reyi ve kıyası ile fetva verenlerin sözlerine kalbini açmış, hak sözden çekinir olmuştur. Hatta o Allahın itaat etmesini farz kıldığı masumlara isyan eder olmuştur. Nasıl ki yüce Allah, Kur’n-ı Kerimde melun İblis’in sözünü şöyle nakleder: “Senin izzetine andolsun ki hulüs sahibi kulların dışında bütün insanları kandıracağım.”[15] Ve yine Kur’an’da şöyle geçer: “Ve onları mutlaka sapıttıracağım ve onları yoldan çıkaracağım.”[16] Ve diyor ki: “Onları senin doğru yolun’dan (sırât-ı müstakim) mutlaka menedeceğim”[17] Ve Emirülmüminin Ali aleyhisselam bir hutbesinde buyurmuyor mu: “Ben Allahın metin ipiyim, ve ben doğru yolum (sırât-ı mustakim’im) ve ben doğru söyleyen ve emin peygamberden sonra Allah’ın bütün halkına hüccetiyim.”

Sonra Allah azze ve celle İblis’in zannını şöyle nakleder: “İblis zannını onlara tasdik ettirdi ve müminlerden bir fırka dışında hepsi ona uydular.”[18]

-Allah sizlere merhamet etsin- Artık gaflet uykusundan uyanın, hevâ ve hevese uymaktan vazgeçin. Sadık imamlar aleyhisselam’ın buyurdukları sözler ancak dinleyen kulakları, mütefekkir kapleri, düşünen ve ibret aklı olanları bu gafletten uyandırabilir. Allah sizleri doğru yola iletsin ve sizinle melun İblis’in arasında engel olsun.Ve yüce Allah sizleri şu istisnâ edilen fırkadan karar kılmasın: “Doğrusu sen benim kullarıma hâkim olamazsın, yalnız sapıklardan sana uyanlar dışında.”[19] Ve Allahın lanetine uğrayan şeytani fırka ise mezkür ayettedir: “Hülûs sahibi kulların dışında bütün insanları kandıracağım”. Hamd, Alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur.

6- …Zürâre’den: İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Doğrusu Kâim aleyhisselam kıyam etmeden önce gabete çekilecektir” Neden, diye arzedince şöyle buyurdu: “Çekinecektir” -Eliyle karnına işaret etti- Sonra şöyle buyurdu: “Ey Zürâre! Beklenilen (Muntazar) O’dur. Ve onun dünyaya gelişinde tereddüt olunacak. Bazıları diyecek ki: Babası vasi bırakmadan öldü. Bazıları: Daha doğmadı. Bazıları: O gaybete çekildi. Bazıları ise: Babasının vefatından yıllar önce dünyaya geldi ve o muntazardır, diyecekler. Yalnız Allah şiilerin kalbini imtihan etmeği sever. İşte o zaman batıl olanlar tereddüt ve şüphe ederler. “Ben eğer o zamanda yaşarsan ne yapayım? Diye arzettiğimde” ise şöyle buyurdu: Eğer o zamanda yaşarsan şu duayı oku: “Allahım! Bana kendini tanıt. Doğrusu sen eğer kendini bana tanıtmazsan, peygamberini tanıyamam. Allahım, bana peygamberini tanıt. Doğrusu eğer sen bana peygamberini tanıtmazsan senin hüccetini (Hz. Mehdi) tanıyamam. Allahım bana hüccetini tanıt. Doğrusu eğer sen bana hüccetini tanıtmazsan, dinimden sapıtırım.” Sonra şöyle buyurdu: Ey Zürare! Medinede mutlaka bir çocuk öldürülecektir. Dedim ki: Sana fedâ olayım! O, Süfyâni’nin ordusunun öldüreceği değil mi? Şöyle buyurdu: Hayır, ama onu filancanın evlatlarının[20] ordusu öldürecek. Onlar gelip Medine’ye girecekler ve halk onun nereye gittiğini anlamayacak. Çocuğu alıp öldürecek. Ve bu olay; zulüm, düşmanlık ve isyandır. Allah da onları başıboş bırakmaz. İşte o zaman zuhuru bekleyin.”Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni iki kez ayrı ayrı ricalden nakleder.

7- Abdullah bin Atâ-i Mekki der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a: Doğrusu Irak’taki şiilerinin (taraftarlarının) sayısı çoktur: Allaha andolsun ki Ehl-i Beytinde şu an senin gibisi yoktur. Neden kıyam etmiyorsun? diye arzettiğimde şöyle buyyurdu: “Ey Abdullah bin Atâ! Sen yine ahmak dahi olsa her adamın sözünü kabulleniyorsun. Evet! vallahi (kıyam edecek olan) sahibiniz ben değilim. Dedim ki: Peki bizim sahibimiz kimdir? Buyurdu ki: Bakın, kimin dünyaya gelişi halktan gizli ise, o sizin sahibinizdir. Doğrusu bizden parmakla gösterilen ve adı dillerde dolaşan herkes ya kılıçla ya da zehirle öldürülmüştür.”

Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni (r.a) de nakleder.

8- Abdullah bin Atâ-i Mekki der ki: Vâsıt şehrinden hacc için yola çıktım. İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın yanına gittim. Bana halkın durumunu sorunca şöyle arzettim: Halkı bıraktığımda boyunlarını sana doğru uzatmışlardı. Eğer kıyam etsen, halk sana uyacaktır. Buyurdu ki: Sen yine ahmak dahi olsa her adamın sözünü kabulleniyorsu. Hayır, vallahi ben sizin sahibiniz değilim. İçimizden parmakla gösterilen ve kaşaltından bakılanlar ya kılıçla ya da zehirle öldürüldüler. Dedim ki: Bu ne demektir? Buyurdu ki: Yatağında gazapla öldüler ta ki sonunda dünyaya gelişini anlayamayacakları imam gelene kadar. Dedim ki: Dünya’ya gelişi anlaşılmayacak olan kimdir? şöyle buyurdu: Halkın dünyaya gelip gelmediğini anlamadığı şahısa bak, işte o sahibinizdir.”

9- Eyyüb bin Nuh der ki: İmam Rıza aleyhisselam’a şöyle arzettim: Bizler bu kıyamın sahibinin sen olduğunu ve Allah’ın bu işi hiç zahmetsiz ve kansız olarak sana verdiğini ümid ediyoruz: Çünkü sana biat olundu ve dirhemler senin adına basıldı. Buyurdu: Biz Ehl-i Beyt’ten birine mektuplar yazlıdığı zaman ve o imam parmakla gösterildiği zaman, sorular ona sorulduğunda ve mallar ona gönderildiğinde; ya zehirle ya da kılıçla öldürülmüştür. Ama Allah bizden bir çocuğu gönderecek ki onun dünyaya gelmesi ve yeri bilinmeyecek ama onun nesebi bilinecek.”

10- Abdullah bin Atâ der ki: İmam Ebu Cafer-i Bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Bize Kaim aleyhisselam’dan haber ver. Buyurdu ki: “Vallahi o ben değilim ve sizlerin ümid ettiğiniz de değildir. Onun dünyaya gelişi anlaşılmayacak. Dedim ki: Hangi yolu izleyecek. Buyurdu ki: Resulullah’ın yolunu izleyecek; Önceki şeyleri iptal edip yeni şeylerle gelecek.”

11- Yemân-i Temmâr der ki: İmam Ebu Abdullah-ı Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu işin sahibi gaybete çekilecektir. O zamanda dine sarılmak isteyen, tıpkı elindeki dikenli dalı dikenlerine aldırış etmeden eliyle onu çekerek koparmak isteyen gibidir.” Sonra başını aşağıya eğdi, daha sonra buyurdu: Bu kıyamın sahibi gaybete çekilecektir. Kul, Allah’tan korkmalı ve dinine sarılmalıdır.”

Aynı hadisi şeyhimiz Kuleyni de nakleder.

* * * * *

Bu gaybetin sahibi, beklenen imam Hz. Mehdi’den başkası mıdır? Halkın çoğunun doğduğundan ve yaşından şüphelendiği kimdir? Halkın çoğunun nazarından gizli olan, birçok kimsenin onu tasdik etmediği ve varlığına inanmadıkları sadece o değil midir?

Doğru söyleyen imamlarımız onun hakkında direnen ve -halkın onu kabullenmeyip inkar ettiği ve onu kabullenenlerle alay ettikleri halde- inancında sabit olanı ve Hz. Mehdi’ye inanları; ellerinde dikenli dalı tutarak zorluklara sabredenlere benzetmiyorlar mı?

Bu gibi insanlar, şii olduğunu iddia edenlerin içinde azınlıktadırlar ve halkın genelinin hevâ ve hevesleri hakka tahammül güçlerini yoketti, onlar da görmedikleri imamı ve onun gaybetinin uzamasını kabullenmediler ve sapıttılar.

Hz. Emirülmüminin aleyhisselam buyurdu ki: “Hidayet yolunda olanların sayısı az diye, hidayet yolunda yürümekten korkmayın” Eğer birisi Hz. Ali’nin bu sözüne uyarsa, bu gaybeti kabullenir, ona inanır ve direnir.

Sagır, dilsiz, kör ve ilimden uzak cahillerin sözlerine aldırış etmez. Allah’tan bizleri hak yolda sabit kılmasını ve hakka sarılma gücünü bizlere ihsan etmesini niyaz ederiz.

FASIL

1- İshak bin Ammâr-ı Seyrefi der ki: İmam Ebu Abdullah aleyisselam şöyle buyurdu: “Kâim’in iki gaybeti vardır. Birisi büyük gaybet, diğeri küçük gaybettir. Birisinde özel şiiler onun yerini bilecekler. Ötekinde ise onun dindeki özel velileri dışındakiler onun yerini bilmezler.”

2- İshak bin Ammâr der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim’in iki gaybeti vardır. Birisi küçük, öteki büyüktür. Birinde sadece özel şiiler onun yerini bilecek, diğerinde ise onun yerini sadece dindeki özel veliler bilecek.”

3- İbrahim bin Ömer-i Yemâni der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğu duydum: “Bu kıyamın sahibi gaybete çekilecek” Ve yine duydum ki şöyle buyurdu: “O kıyam ettiğinde boynunda kimsenin biati olmayacaktır.”[21]

4- Hişam bin Sâlim der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim aleyhisselam biat ettiğinde boyunda hiç kimsenin akdi, ahiti veya biatı olmayacaktır.”

5- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah-ı Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu kıyamın sahibinin iki gaybeti vardır. Bir gaybeti o kadar uzayacak ki şöyle diyecekler: Öldü. Bazıları diyecek ki: Öldürüldü. Bazıları diyecek ki: Gitti. Onun emrini kabullenen ashabından çok azı geride (sağlam) kalacaktır. Onun durumunu kabullenen veliler dışındaki hiçbir dost, onun yerini bilmeyecektir.”

Eğer Hz. Mehdi’nin gaybeti hakkında sadece bu hadis dahi olsaydı, düşünen bir insan için yeterli idi.

6- Hâzim bin Habib der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın yanına giderek şöyle arzettim: Allah durumu sizin için ıslah etsin. Benim anam ve babam hacca gitmeden öldüler. Allah da rızık verdi ve ihsan etti. Onların yerine hacca gitmem hakkında ne buyuruyorsun? Buyurdu ki: Onların yerine hacca git. Şüphesiz bu, onları ferahlatır. Sonra bana şöyle buyurdu: Ey Hâzim! Bu işin sahibinin iki tane gaybeti vardır. Ve o ikincisinde zuhur edecektir. Eğer birisi sana gelip de: “Ben onu kendi ellerimle kabre koydum ve üzerine toprak döktüm” derse inanma.”

Aynı hadisi Abdülvahid bin Abdullah da nakleder.

7- Ebu Basir der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: İmam Ebu Cafer (Muhammed Bâkır) aleyhisselam şöyle buyurdu: Al-i Muhammed’in kâim’inin iki gaybeti vardır. Birisi ötekinden daha uzundur? İmam Cafer-i Sadık buyurdu ki: Evet, Abbasoğulları birbirine kılıç çekip de halkalar daralınca (yani zayıf devletler kurulunca) Süfyani de zuhur edecek, belâlar çoğalacak, halkı öyle ölüm ve katliamlar saracak ki Allah’ın ve Resulullah’ın haremine sığınacaklar. İşte sadece o zamanda zuhur edecektir.”

8- Muhammed bin Müslim der ki: İmam Ebu Cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: “Doğrusu Kâim aleyhisselam’ın iki gaybeti vardır. O iki gaybetten birinde onun hakkında şöyle söylenecek: Helak oldu ve onun hangi vadiye gittiği anlaşılmadı.”

9- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Doğrusu bu emrin sahibinin iki gaybeti vardır. Birisinde onun haberi şiilere ulaşacak, diğerinde ise denilecek ki: Helak oldu, hangi vadiye gitti? Böyle olursa ne yapmalıyız? Diye arzedince şöyle buyurdu: Eğer birisi (Mehdi olduğunu) iddasa ederse, ona sadece Hz. Mehdi’nin cevabını verebileceği zor sorular sorun.”

* * * * *

Hz. Mehdi aleyhisselam’ın iki kez gaybete çekileceği hakkındaki hadisler bizim yanımızda tasdık olunmuştur elhamdülillah. Yüce Allah, imamlarımızın bu sözlerini açıklığa kavuşturmuş ve onları onaylamıştır. Birinci gaybet; Hz. Mehdi aleyhisselam ile halkın arasında dört sefir’in aracı olduğu gaybettir. Bu dört kişi birinci gaybette mevcud idiler ve imam Mehdi aleyhisselam tarafından tayin olundular. Bütün zor ve karışık soruların cevabı, hikmetleri Hz. Medi tarafından onların eliyle halka ulaşıyordu. Birinci gaybet (gaybet-i suğra) artık bitmiş ve günleri sona ermiştir.”[22]

İkinci gaybette ise artık sefirler ve aracılar yoktur. Çünkü Allahın yüce hikmeti gereği Mehdilik iddia edenler ve Hz. Mehdi aleyhisselam’ı kabullenmeyenler imtihana tâbi tutulacak, birbirlerinden ayrılacak ve elekte elenir gibi tasfiye oluracaklardır. Nasıl ki Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:

“Allah müminleri şu bulundukları halde bırakmayacak, sonunda habisi iyi insandan mutalaka ayıracak ve Allah size gaybı da biliderecek değil.”[23]

İşte o zaman şimdi gelip çatmıştır. Allah bizleri hakkı kabul edenlerden karar kılmış, bizleri fitne eleğinde haktan ayırmıştır. İşte bu “onun iki gaybeti vardır” sözümüzde ve biz şu anda ikinci gaybette (büyük kayboluş) bulunmaktayız. Allahtan niyaz ediyoruz ki velilerinin kurtuluşu olan Hz. Mehdi’nin zuhurunu yakın etsin ve bizleri hayıra yakın olanlardan, onun seçkinine uyan ve onun velisine yardım edenlerden karar kılsın. Şüphesiz Allah ihsanın velisidir, bağışlayandır ve minnet sahibidir.

10- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu emrin sahibi bir gaybetinde şöyle diyecek: “Korktuğumdan sizden kaçtım da Allah bana hikmet verdi ve beni mürsellerden karar kıldı.”[24]

11- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim kıyam ettiğinde şu ayeti okuyacak: “Sizden korktuğum için kaçtım.”

12- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Cafer Sadık’tan duydum ki: İmam Ebu Cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: Kâim kıyam ettiğinde şöyle diyecek: “Korktuğumdan sizden kaçtım da Allah bana hikmet verdi ve beni mürsellerden karar kıldı.”[25]

* * * * *

Bu hadisler imamlarımızın şu buyuruğunu açıklar: “Onda Musa’nın bir sünneti vardır” Korkup çekinecektir.

13- Übeyd bin Zürâre, İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Halk imamını kaybedecek, (hacc) mevsimlerinde o halkı görecek, ama onlar onu göremeyecekler.”

14- Zürare der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Kâim’in iki gaybeti vardır. Birisinde onun haberi ulaşacak, ikincisinde ise onun nerede olduğunu bilinmeyecek, hacc mevsimlerinde halkı görecek, ama halk onu göremeyecek.”

15- Übeyd bin Zürâre der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim’in iki gaybeti vardır. Birisinde hacc mevsimlerinde halkı görecek ama halk onu onda göremeyecktir.”

16- Ali bin Cafer, kardeşi imam Musa Kazım aleyhisselam’dan nakleder ki ona şöyle arzettim: Şu ayetin te’vili nedir: “Onlara de ki: Gördünüz mü suyunuz kuruyup da çekildiğinde kim size pak suyu getirecek?”[26] şöyle buyurdu: “İmamınız sizden gayba çekilince, kim size yeni imamınızı getirecek?”

17- Zürare der ki: İmam Ebu Cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Kaim aleyhisselam gaybete çekilecek ve yakınları onu inkâr edecekler.”[27] Neden (gaybete çekilecek)? Diye arzedince şöyle buyurdu: Korkacak -ve eliyle karnını gösterdi-.

18- Abdülmelik bin A’yân der ki: İmam Ebu Cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Doğrusu Kâim aleyhisselam kıyam etmeden önce gaybete çekilecektir.” Arzettim ki: Neden? Buyurdu ki: “Korkacatır -ve eliyle karnını gösterdi- yani öldürülmekten korkacatır.”

20- Zürare der ki: İmam Ebu Cafer-i Bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: Çocuk kıyam etmeden önce gaybete çekilecektir. Ve işte mirası istenecek olan O’dur.” Arzettim ki: Neden gaybete çekilecek? Buyurdu ki: Korkacaktır- ve eliyle karnına işaret etti- yani öldürülmekten (korkacak)”.

21- Aynı hadisi Şeyhimiz Kuleyni de nakleder.

22- Abdülâla bin Husayn-i Salebi, babasından nakleder ki şöyle dedi: “Hacc’da veya umrede Ebu Cafer Muhammed bin Ali aleyhisselam’ı gördüm ve şöyle arzettim: Artık yaşlandım ve kemiklerim yıprandı. Artık bundan sonra seni görebilecek miyim bilmiyorum. Bana bir ahit ver ve kurtulşun (zuhur) ne zaman olacağı haberini bana bildir. Buyurdu ki: “Doğrusu o reddolunmuş, yalnız kalmış ve ehlinden ayrılmış, babası öldürüldüğü halde initkamı alınmış olan ve amcasının künyesi ile künyelenen var ya, işte bayrakların sahibi o’dur. Onun adı, peygamberin adıdır.” Arzettim ki: Tekrar buyurur musun? O da bir sahife veya deri parçası getirtti ve onları benim için yazdı.

23- Husayn-ı Sâlebi aynı hadisi  tekrarlar yalnız sonunda der ki: Sonra Ebu Cafer aleyhisselam sözünü bitirdikten sonra bana bakarak buyurdu ki: Ezberledin  mi (yoksa) istersen yazayım mı? Arzettim ki: Sen nasıl istersen (öyle olsun?) sonra bir sayfaya veya deri parçasına yazarak bana verdi. Sonra Husayn onu çıkararak bize okudu ve dedi ki: Bu, Ebu Cafer aleyhisselam’ın yazısıdır.

24- Ebul Cârud der ki: İmam Cafer, Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: Bu emrin sahibi, reddolunan ve yalnız başına babasının intikamı alınmamış olandır. O, amcasının künyesini taşır, ehlinden uzaktır. Onun adı, peygamberin adıdır.”

25- Ahsen bin Muhammed-i Hazrami der ki: İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Sizin zuhur etmesini istediğiniz, Mekke’den zuhur edecektir. Ve o istediği şeyi[28] görmedikçe Mekke’de zuhur etmeyecektir. Eğer o isterse, (ashabı) ağacın dallarını dahi yemeğe hazırdırlar.”

* * * * *

Bakın imamlarımız aleyhisselam kendi dostlarına yürümeleri gereken yolu nasıl da açıkca buyuruyorlar. O da onikinci imamımız Hz. Medi’ye teslim olmak, ona itiraz etmemek şüphe ve tereddüt etmemektir. Bütün bu beyan ve açıklamalardan sonra gaybet konusunda tereddüt etmek câiz midir?

Gaybet sahibinin haklılığını şiilere açıklamak için bundan daha açık bir yol var mıdır?

26- Ebu Haysem-i Misemi der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Muhammed, Ali ve Hasan isimleri arka arkaya geldikten sonra dördüncü şahıs, kıyam edecektir.”[29]

27- Muhammed bin Ebu Yaküb-i Belhi der ki: İmam Ali bin Musa-er Rizâ aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: Siz bundan daha büyük bir belaya tutulacaksınız. Öyle ki ana karnındaki çocuğa ve süt çocuğuna şöyle söylenecek: gayıb oldu ve öldü. Ve denilecek ki: İmam yoktur. Halbuki Resulullah da çok kez gayba çekilmiştir. İşte ben de öyle tabii olarak öleceğim.[30]

28- Hasan bin Mahbub-i Zerrâd der ki: İmam Rıza aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “Ey Hasan! Korkunç ve şiddetli bir fitne meydana gelecek, bütün dostluklar ve samimiyet yokolacaktır. Ve bu benim oğlumun üçüncüsünü (yani İmam Hasan-i Askeri’yi) şiilerim kaybedince olacktır. Göktekiler ve yerdekiler onu kaybettiklerinden dolayı hüzüne boğulacaklar. Birçok mümin erkek ve kadın onun ölümünden dolayı üzülecek, hüzne boğulacak, hayrete düşecektir.”Başını aşağı eğdi, biraz sonra şöyle buyurdu: Babam ve anam ona feda olsun. O, peygamberin adaşıdır, baha benzer ve Musa bin İmran’a benzer. Üzerinde nurdan elbiseler vardır.[31] Kuds aleminin nurunun ışıklarıyla ışıklanır. Ben onu şu an görür gibiyim.

Halk tam ümidini kestiğinde bir nida gelecek. O nidâyı yakında olanlar işittikleri gibi uzaktakiler de duyacaklar. O ses, müminler için bir rahmet, kâfirler için ise azap olacaktır.” Ona şöyle arzettim: Babam ve anam sana fedâ olsun, bu nidâ nedir? Buyurdu ki: “Recep ayında üç ses gelecektir. Birincisi: “Allah’ın laneti zalimlere olsun” ikincisi: “Beklediğiniz geldi ey müminler topluluğu” üçüncüsü: “Biliniz ki zalimleri helak etmek için Allah falancayı (yani Hz. Mehdi’yi) gönderdi.” İşte o zaman müminlerin faracı (kurtuluşu - zuhur) gelecektir Böylece Allah onların göğsüne şifa verecek, kalplerindeki gazapı kaldıracaktır.”

29- Davud bin Kesir-i Rıkki der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: Sana fedâ olayım! Bu emir (yani kıyam) çok uzadı öyle ki, kalplerimiz daraldı ve derin hüzünden dolayı ölüyoruz. Buyurdu ki: “Bu zuhur, daha ümitsiz ve hüzünün daha çok olduğu bir zamanda vuku bulacaktır. Bir münâdi gökten Kâim’in ve babasının adıyla seslenecektir.” Şöyle arzettim: Onun ismi nedir? Buyurdu ki: “Onun adı peygamberin adıdır, babasının adı ise vasinin adıdır.”

30- İsmail bin Cabir der ki: Ebu Cafer Muhammed bin Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu emrin sahibi bu yerlerden birinde gaybete çekilecektir. Ve eliyle “Zi Tuvâ”[32] mahallesini gösterdi. Öyle ki zuhurundan önce ona hizmet eden şahıs gelecek ve Hz. Mehdi’nin bazı ashabı ile görüşecek ve onlara diyecek ki: “Siz kaç kişiniz? Kırk kişi kadarız. Dediklerinde şöyle buyuracak: Eğer sahibinizi görürseniz ne yaparsınız? Diyecekler ki: Vallahi eğer bize dağı yerinden oynatmamızı emretse dahi yaparız. Sonra ertesi yıl onların yanına gelerek diyecek ki: İçinizde ileri gelenlerden on kişiyi seçin. Onlar da on kişiyi seçecekler ve yola çıkarak sahiplerinin huzuruna çıkacaklar ve ertesi gece için onlara söz verecek.” Sonra İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allah’a andolsun ki ben onu görür gibiyim. Sırtını Hacer-ül Esved’e dayayarak Allah’tan hakkını isteyecek. Sonra diyecek ki: Ey halk! Her kim benimle Allah hakkında bahsederse bilsin ki halkın içinde Allaha en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle Adem hakkında bahsederse bilsin ki. Adem’e en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle Nuh hakkında bahsederse bilsin ki Nuh’a en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle İbrahim hakkında bahsederse bilsin ki İbrahime en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle Musa hakkında bahsederse bilsin ki Musa’ya en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle İsa hakkında bahsederse bilsin ki İsa’ya en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle Muhammed -sallallahu aleyhi ve alih- hakkında bahsederse bilsin ki halkın içinde Muhammed’e en yakın olan benim. Ey halk! Her kim benimle Allahın kitabı hakkında bahsederse bilsin ki halkın içinde Allah’ın kitabına en yakın olan benim. Sonra Makam-ı İbrahim’e geçerek iki rekat namaz kılacak ve Allah’tan hakkını isteyecek.”Sonra imam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allaha andolsun ki Allahın şu ayetinde ki “darda kalan” kelimesi onun hakkındadır: “Yoksa darda kalana, dua ettiği zaman icabet eden ve kötülüğü gideren ve sizi yeryüzüne halife kılan mı hayırlı?”[33]

31- Ebul Cârud der ki: Ebu Cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Siz devamlı böyle olacaksınız ve sonunda Allah dünyaya gelip gelmediği anlaşılmayan birini size gönderecektir.”

32- Ebul Cârud der ki: İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: Sizler biz Ehli Beyt’ten olan birine her zaman boynunuzu uzatacak ve diyeceksiniz ki: İşte beklediğimiz budur. Allah ona aranızdan alacak ve sonunda bu iş için öyle birini gönderecek ki dünyaya gelip gelmediğini, yaratılıp yaratılmadığını anlayamayacaksınız.”

33- Ebu Cârud der ki: İmam Ebu Cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Her zaman boynunuzu birine doğru uzatacak ve diyeceksiniz ki: İşte bu odur. Allah da onu aranızdan alacak ve sonunda yaratılıp yaratılmadığını anlamadığınız birini gönderecektir.”

34- Muhammed bin Sinan, bir adamdan nakledir ki İmam Ebu Cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: Siz her zaman böyle olacaksınız ve sonunda Allah bu iş için dünyaya gelip gelmediği anlaşılmayan birini gönderecektir.”

* * * * *

Ey şia topluluğu! -Ey imtihanı kazanarak imamların sözlerinin üzerinde durup düşünen ve ihsan olunan topluluk-. Bu hadislerde açık bir beyan ve parlak bir nür yok mudur? Geçmişteki imamlarımızın içinde dünyaya geldiğine tereddüt olunan varlığı ve yokluğu hakkında ihtilaf olunan bir imammımız var mıdır? Ümmetin herhangi bir fırkanın bir imamızın gaybete çekildiğini ve onun yaşadığı günlerde ihtilaf ettiğini ve hayrete düştüğünü gördünüz mü? İmamımız Cafer Sadık aleyhisselam açıkça buyuruyor ki: “Muhammed, Ali ve Hasan isimleri arka arkaya geldikten sonra dördüncü şahıs kıyam edecektir.” Bu imam, onikinci imamımız Hz. Mehdi’den başkası değildir. Dinin kemali ondadır ve onun elindedir. Halkın imtihanı ve elenip ayıklanması onun gaybeti iledir.Halkın en pak ve ihlaslı olanları onun velayeti iledir. Onun emirlerine uymak, onun imametini kabullenmekle Allaha yaklaşılır. O haktır ve vardır. O gaybete çekilse de yeryüzü onsuz olmaz. Ve buna inanmak; Resulullah, Emirülmüminin ve ondan sonraki imamlarımızı tasdik etmektir. Onlar, Hz. Mehdi’nin gaybete çekildikten sonra kıyam edeceğini ve halkın ümidini kesmesinden sonra kılıçla ortaya çıkacağını müjdelemişlerdir. Buna göre herkes imamlarımızın buyurduklarını tek tek düşünmelidirler. Çünkü bu hadisler, konuyu daha fazla açıklığa kavuştururlar. Allah bizleri ve bütün kardeşlerimizi sonsuza dek ikrar ve icabet ehlinde karar kılsın. Bizleri, karşı çıkan ve inkar edenelerden etmesin. Bizlerin hakka sarılmamızı sağlıyarak basiret ve yakinimizi artırsın. Şüphesiz o, başarıya ulaştıran ve onaylayandır.

* * * * *

35- Yahya bin Sâlim der ki: İmam Ebu Cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu emrin sahibi, içimizde yaş bakımından en küçük olan ve şahsiyet olarak en sessiz olanımızdır.

Arzettim ki: Bu ne zaman olacaktır? Buyurdu ki: Haberciler o gece biat edildiği haberini yayınca her kudret sahibi bir bayrak kaldıracaktır. (İşte o zaman) kurtuluşu bekleyin.”

* * * * *

Geçmişteki sadık imamlar aleyisselam ile diğer yalancı ve batıl imamların arasında küçük yaşta yetim olan tek imam sadece budur. Yüce Allah tıpkı İsâ bin Meryem ve Yahyâ bin Zekeriyya’ya kitap, nübüvvet, ilim ve hikmet verdiği gibi, bu imama kükük yaşta imamet ve ilim vermiştir.

Bunun delili ise imamımız Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın şu buyurğudur: O dört peygambere bezer. Onlardan biri de İsa bin Meryem’dir. Zira ona küçük yaşta hikmet, nübüvvet, kitap ve ilim verdiği gibi ona da küçük yaşta imameti vermişti. Ve ayırca “Bu emrin sahibi, içimizde yaş bakımından en küçük olan ve şahsiyet olarak en sessiz olanımızdır” diye buyurması da bu imamın, Hz. Mehdi aleyhisselam olduğunun apacık delilidir. Zira ne diğer sadık imamlarımız ne de imamet iddiasında bulunan zalimlerin içinde, o hazretin yaşında kendisine imamet verilen hiçkimse yoktur.

Çünkü imamlarımızdan veya diğer zalimerden hangisine imamet veya hilafet ulaştı ise, hepsinin yaşı Hz. Mehdi aleyisselam’dan büyük idi. Kendi kelimeleri ile hakka haklılık veren ve kafirlerin sözünü kesen Allah’a hamdolsun.

36- Ümeyye bin Ali-i Kaysî der ki: İmam Muhammed Taki aleyhisselam’a: “Senden sonraki imam kimdir? Diye arzedince şöyle buyurdu: Oğlum Ali (Naki aleyhisselam) sonra Ali’nin iki oğlu.” Sonra başını aşağı eğdi ve daha sonra buyurdu ki: “Sonra hayret olacak.” Arzettim ki: Böyle olunca nereye yüz çevirmek gerek? Sustu. Sonra -üç kez- buyurdu ki: Nereye (yüz çevirmeli) değil. Ben sorumu tekrarlayınca buyurdu ki: “Medine’ye”. Hangi Medine’ye diyince şöyle buyurdu: “Bizim Medine’mize. Meğer Medine’den başka Medine var mı?”

Aynı hadisi Ahmed bin Hilâl ve Ali bin Ahmed de naklederler.

37- Abdüllazim bin Abudllah-el Haseni der ki: İmam Muhammed Takî aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: Oğlum Ali öldükten sonra bir meşale zuhur edecek sonra gizli bir meşale (doğacak) kalbine şüphe girenlere eyvahlar olsun. Ve dinine doğru koşan gariplere ne mutlu. Sonra öyle olaylar vuku bulacak ki, olan olaylardan saçlar ağaracak ve yüce dağlar yerinden oynayacak. (Yani öyle müthiş olaylar vuku bulacak ki insanların imanı tıpkı dağ gibi gevşeyecek ve çözülecek).

* * * * *

Halkın çoğunun kabullenmeyip çok az bir müminin kabul ettiği bu olaydan daha hayret verici birşey var mı? Zira halk tereddüt ve şüpheye düşmüş, yakinler azalmıştır. Adımlarını sağlam atan adamların sayısı azalmıştır. Çünkü halk sabırlı ve ihlas sahiplerine önceden yüklenen yükün ne kadar ağır olduğunu anlayamamışlardır. Âl-i Muhammed aleyhisselam’ın ilminde derin olanlar ve bu gibi hadis-i şerifleri rivayet edenler, Ehli Beyt imamların maksadının ne olduğunu bilirler. Allahın sebat ve yakin ikram ettiği bu dirayetli insanlar işaret olunan bu manaları anlarlar. Ve hamd alemlerin rabbinedir.

38- Ebu Hamza der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıkarak: Bu emrin sahibi sen misin? Diye arzedince: “Hayır” dedi: Oğlun mu? Dediğimde. Buyurdu ki: “Hayır” Arzettim ki: Oğlunun oğlu mu?: “Hayır” diye buyurdu. Peki o kimdir? Diye arzedince şöyle buyurdu: “Yeryüzü zulümle dolduğu gibi, onu adâletle dolduracak olandır. İmamlardaki fetret[34] zamanında gelecektir tıpkı peygemberin de fetret zamanında geldiği gibi.

39- … Eyyûb bin Nuh’dan: İmam Ebul Hasan Ali Nâki aleyhisselam şöyle buyurdular: “Bayrağınız içinizden ayrıldığı zaman, ayaklarınızın altından zuhuru bekleyin.”

40- Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam’a Allah azze ve celle’nin şu ayeti: “Sûra üflendiği zaman”[35] sorulduğunda şöyle buyurdu: “Bizim içimizde gizli bir imam vardır. Allah azze ve celle onun zuhur etmesini irade ettiğinde onun kalbine bir nokta’iz koyacak, o da Allah azze ve celle’nin izniyle zuhur ve kıyam edecektir.

41- Ebu Basir der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bu emrin sahibi mutlaka gaybete çekilecek ve gaybetinde de mutlaka (halktan) uzaklaşacaktır. Ve Tîbe (Medine) ne güzel bir menzildir ve otuz kişi asla korkmayacaktır.”[36]

42- Muhammed bin Müslim der ki: İmam Cafer Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Sahibinizin gaybete çekildiği [haberi] size ulaştığında sakın inkâr etmeyin.”

43- Ali bin Ebu Hamza der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: Kâim kıyam ettiğinde halk mutlaka onu inkâr edecektir. Çünkü o, reşit bir genç olarak dönecektir. Ve Allahın zerr âleminde[37] ahit aldığı insanlar dışında hiç kimse bu inançta sabit kalamayacaktır.”

Bir başka rivayette ise şöyle buyurmaktadır: “En büyük imtihanlardan biri ise şudur ki: Halk onu yaşlı ve ihtiyar biri olarak zannederken, o genç bir halde zuhur edecektir.”

44- İmam Zeynelabidin aleyhisselam’ın torunu Ali bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah, Cafer-ı Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Benim evelatlarımdan olan Kâim, (İbrahim) Halil’in ömrü olan yüzyirmi yıl yaşayacaktır ve bu kadar ömürün anlaşılması mümkündür. Sonra zamanın birinde gaybete çekilecektir. Sonra zuhur ettiğinde otuz iki yaşındaki reşit bir gençtir. Öyle ki halkın bir bölümü ondan vazgeçecektir. Yer yüzünü zulüm ve cefa ile dolduğu gibi, adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

* * * * *

İmamımız Cafer-ı Sadık aleyhisselam bu buyruğu ile körlüğü ve tereddütü şiddetle kınamakta, gaflet uykusunda olanları uyarmakta, hayrete düşenlere ise yol göstermektedir. Hz. Mehdi aleyhisselam’ın yaşı ve durumu ile genç yaştaki zuhuru hakkında zikrolunan ve açıklanan mânâlâr akıl sahiplerine yetmiyor mu? Basiret sahiplerinin duraksamasına gerek yoktur. Allah’ın emri ulaşmadan ve onun tayin ettiği vakit gelmeden acele etmek yersizdir. O müddet sona erdiğinde Hz. Mehdi zuhur edecektir. İmamlarımız Hz. Mehdi hakkında eger bir vakit buyurmuşlarsa o da sırf şiileri teskin ve teselli etmek içindi. Çünkü imamlarımız açıkca buyuruyorlar ki: Biz (zuhur konusunda) vakit tayin etmeyiz. Ve eğer birisi (zuhur konusunda) bizim vakit bildirdiğimizi rivayet ederse onu doğrulamayın. Ve onu hemen yalanlayın. Ve ona uymayın. Müminlere layık olan şudur ki: Allah’ın dini konusunda imamlarımızdan gelen buyruklara teslim olmalıdırlar. Çünkü imamlarımız ne buyurduklarını çok iyi bilirler. Bu durumda oniki imamın buburduklarına teslim olanlar ve bu konuda yakın edenler, gerçekte hakka ve saadete ulaşanlardırlar. Böylece onlar inançlarını sağlama almışlardır. Ama oniki imamın yolundan ayrılan ve şüpheye düşen ve muhalefet edenler, Allah’a kendilerinden bazı nispetler verirler ve kendileri kendilerine (imam ve halife) seçerler, Allah’ın seçtiğini engellerler ve istediklerine asla ulaşmazlar. Böylece hayrete ve şekke düşerler, bir mezhepten başka bir mezhebe bir sorundan başka bir soruna başlarını bulaştırırlar. Hiçbir sonuca ulaşamadan sonunda hüsrana uğrarlar.

İşte onikinci imamımızın Allah azze ve celle’nin katındaki menzileti bu kadar yücedir. –Yüce Allah, dini ve velilerinin intikamını onu vesile ederek alır ve ‘kendi dininin müşrikler istemesede diğer dinlere galip geleceği’ sözünü veren Resulünün vaadini onun sayesinde yerine getirir. Böylece yeryüzünün halis ve tek dini olarak aziz islam dini kalır.- Cahil halkın onun bu yüce makamını iddia etmemesi haktır ve Hz. Mehdi aleyhisselam’dan başka biri için o makamı iddia edenler sapıklığa uğrarlar ve hiç kimse başkası uğruna kendisini cehennem ateşine atmasın. Biz bundan Allah’a sığınır ve rahmeti sayesinde bizi azabından korumasını dileriz.

* * * * *

45- İbrahim bin Ömer-i Yemâni der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kâim kıyam ettiğinde, boynunda hiç kimsenin biatı olmadan zuhur edecektir.”

46- Hişam bin Sâlim der ki: İmam Ebu Abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kaim kıyam ettiğinde onun boynunda hiç kimsenin misakı, ahti ve biatı olmayacaktır.

FASIL

Gaybet olayının önemi ve onun haklılığının şahidi  ve halkın imtihana tabi tutulup fitnelere kapılacağı ve sadece dinine sahip olanların bundan kurtulacağının bir göstergeside Emirülmüminin aleyhisselam’dan naklolunan hadis-i şeriflerdir:

1- İkrime bin Sa’sââ’nın babasından naklettiğine göre Hz. Ali aleyhisselam şöyle buyuruyordu: “Bu şiiler her zaman bir koyun sürüsü gibi olacak ve zalimler onların herhangi birisine el koymaktan çekinmeyecektir. (Yani tıpkı bir kasabın koyuna davrandığı gibi davranacaktır.) Ne sığınabilecekleri yüce bir yer, ne de işlerinde onları teşvik edecek bir destek bulamayacaklardır.”

2- Üleym’in Selman-ı Fârsî’den -rahmetullahi aley- naklettiğine göre o, şöyle buyurdu: “Müminler her zaman ölü koyunlar gibi olacaklar ve zalimler onların herhangi birisine el koymaktan çekinmeyecektir. Ne sığınabilecekleri bir yer, ne de işlerinde onları teşvik edebilecekleri bir destek bulamayacaklardır.”

3- Abdullah bin Ukbe der ki: Hz. Ali aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Sizleri tıpkı bir sığınak arayan ama bulamayan başıboş develer şeklinde görür gibiyim ey şia topluluğu!”

4- Hakem, İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’dan nakleder ki şöyle buyurdu: “Yukarı çıkıp de hiç kimseyi bulamadığınızda ve geriye döndüğünüzde de hiç kimseyi bulamadığınız da ne yapacaksınız?”

5- Ebu Cârûd der ki: İmam Ebu Cafer, Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “(Hz. Mehdinin zahurunu) o kadar bekleyeceksiniz ki tıpkı korkan koyunlar gibi olacaksınız ve kasap için elini istediğine koymak fark etmeyecektir. Sığınabileceğiniz yüksek bir yer ve işlerinizde dayanabilecek bir destek bulamayacaksınız.”

* * * * *

Allah sizlere merhamet etsin. Tüm bu hadisler hakkın sahibinin gaybetine delâlet etmiyor mu? İşte şiilerin sığınağı odur ve dayanılan destek ise onunla şiiler arasındaki sefirlerdir. İşte işlerinde dayandıkları ve gaybet zamanında imamla kendileri arasındaki aracı, o dört sefirdir. İşte onlar da vefat edip çekiline şiiler tıpkı koyun sürüsü gibi kaldılar. Halkla Hz. Mehdi arasındaki aracılar, halkı hidayet eder onlara Hz. Mehdi’nin mesajını ulaştırırlardı. Sonunda Allah, tedbirini câri etti ve kaderini imzaladı. Şu anda Hz. Mehdi ile aramızda sefirler olmadığından imtihana tâbi tutulmakta ve helâk olanlar da bununla helâk olmaktadırlar. Kurtulanlar ise hakta sabit olanlardır. Onlar; şüphe ile tereddütü reddederek imamlarımız aleyhisselam’ın bu buyruklarına inanmaktadırlar. Bu gam ve hüznün olması gerekir ve Allah’ın izni ile bu hüzün tekrar giderilecektir, halkın isteği değil Allah’ın isteği ve izni geçerlidir.

Allah kendi ipine sımsıkı sarılan siz mümin şii toplumunu ve bizi gaybet imtihanını kazanan ve kurtulanlardan etsin. Helak olmak; rabbinin seçtiğine razı olmayıp kendi heva ve hevesine uymak, Allahın tedbirinde acale edip, emrolunduğu gibi sabretmemektir. Allah bizleri ve sizi hidayetten sonra dalâlete düşenlerden etmesin. Şüphesiz o veli ve kadirdir.

Bunlar, gaybet konusunda hazırda olan rivayetlerdir. Bunlar halkın elinde olup ezberledikleri birçok hadisin sadece az bir bölümüdür. Şüphesiz başarıya ulaştıran yalnız Allahtır.

 




[1]- Mübarek “Yasin” süresi 30. şerife.

[2]- Bugünkü Tahran’ın güneybatısı. (Ç.)

[3]- Anbar, Irak’ın güneyinde bir şehirdir. Hit ise İran’ın güneydoğusundaki Zahedan şehrinin eski adıdır. (Ç.)

[4]- İranın batısındaki Hamedan ile Kirmanşah arasındaki şehirlere verilen addır. (Ç.)

[5]- İmamlarımız, zalim hükümdarların ve muhaliflerin şiddetli zulüm ve baskıları nedeniyle, Hz. Mehdi’nin ismini, durumunu ve vasıflarını her zaman gizli tutuyorlar, bunu sadece hususi ashaplarına buyuruyorlardı. (Ç.)

[6]- Hadislerde geçen emrimiz kelimesi iki manaya gelebilir: a- İmamet ve Velayet. b- Hz. Mehdi’nin gaybeti

[7]- Kaim, onikinci imamımız Hz. Mehdi’nin en meşhur sıfatlarındandır. Ve bu sıfat “Kıyam edici” manasına gelir ve fakihlerimizin fetvasına göre bu vasıf duyulduğunda ayağa kalkmak vaciptir. (Ç.)

[8]- Müellif bu kitabı yazdığında gaybetten seksen yıl geçmişti. Bugün ise binyüzelli yılı dahi aştığından mezkur fırkalar iyice gaflete dalmış, imamımızın varlığını inkar etmektedirler. (Ç.)

[9]- Birinci emir, imamlarımızın Hz. Mehdi hakkında buyurdukları maariftir. Yani eğer imamlarımızın hadislerini iyi öğrenirsek, Hz. Mehdi zuhur ettiğinde, o hazreti tanımak kolaylaşacaktır. (Ç.)

[10]- İki mescid, ya Mescid-ün Nebi ile Mescid-ül Haramdır veya Küfe ile Sehle mescidleridir. Ama birinci ihtimal daha kuvvetlidir.

[11]- Mübarek “Nür” suresi 63. ayert-i şerife.

[12]- Mübarek “Nİsâ” suresi 57. ayert-i şerife.

[13]- Mübarek “M­âide” suresi 92. ayert-i şerife.

[14]- “Bu işin sahibi” yani, velayetin sahibi demektir. Bütün imamlarımız velayet sahibdir. Bununla birlikte mezkur hadislerimizde geçen velayetin sahibi sadece onikinci imamımız Hz. Mehdi aleyhisselam’dır. (Ç.)

[15]- Mübarek “Sâd” suresi 82 ve 83 ayeti şerifeler.

[16]- Mübarek “Nisâ” suresi 119 ayeti şerife.

[17] - Mübarek “Âraf” suresi 16. ayeti şerife.

[18]- Mübarek “Sebe” suresi 20. ayeti şerife.

[19]- Mübarek “Hicr” suresi 42. ayeti şerife.

[20]- Filanca oğulları (Beni Filân) kelimesi genelde Irak’a hükmeden hakimlere delalet eder. Bu hadiste ise, imamımızın kasdının Abbasoğulları olması ihtimali daha yüksektir. (Ç.)

[21]- Hz. Mehdi aleyhisselam zuhur ettiğinde hiçbir hükümdar veya halifeye karşı daha önceden biat etmemiş, ona söz vermemiş veya vaad de bulunmamıştır. Bu yüzden hiçbir hükümdar da onu herhangi bir iş yapmaya zorlayamayacaktır. (Ç.)

[22]- Buradan da anlaşılıyor ki bu kitap en son sefir olan Ali bin Muhammed-i Semuri’nin vefatından (329 hicrinin Şaban ayı) sonra yazılmıştır. (Ç.)

[23]- Mübarek “Âl-i İmrân” suresi 179. Ayeti şerife.

[24]- Mübarek “Şuarâ” süresi 21. ayeti şerife.

[25]- Mübarek “Şuarâ” süresi 21. ayeti şerife.

[26]- Mübarek “Mülk” suresi 30. Ayeti şerife.

[27]- Yakınlarının onu inkar etmeleri, onun öldürülmesinden korktukları içindir. (Ç.)

[28]- Hz. Mehdi aleyhisselam birçok rivayete göre 313 kişilik ashabı olmadıkça zuhur etmeyecektir. Buna göre Hz. Mehdi’nin istediği şey de 313 kişilik ashabıdir. (Ç.)

[29]- Yani İmamımız Muhammed Taki, Ali Naki ve Hasan-i Askeri aleyhisselan’dan sonra gelecek olan imam (yani Hz. Mehdi) kıyam edecektir. (Ç.)

[30]- İmam Musâ-i Kazım aleyhisselam’ın Harun tarafından zindanda şehit edilmesinden sonra, onun bazı ashabı imam Rıza aleyhisselamın imamlığını kabullenmeyerek, imam Musa Kazım aleyhisselam’ın gaybete çekildiğini iddia ettiler. Bu inançta olanlara “vakifiler” (imam Musa Kazım’ın imamlığında duranlar) denilir. Bunlara imamlarımız lanet okumuşlardır; bu fırka artık tarih sayfalarında kalmış ve yeryüzünden silinip gitmişlerdir. İmamımız Ali Musa er Rıza aleyhisselam bu rivayette kendi imamlığını kabullenmemelerini göz önüne alarak şiilerin bazılarının Hz. Mehdi’nin imametini kabullenmemekle daha büyük fitnelere ve belalarla karşılaşacaklarını buyurmaktadır. (Ç.)

[31]- Allâme Meclisi (r.a) der ki: Üzerinde nurdan elbiseler vardır, yani kâmil müminlerden nürani olanlar onun etrafını sarar ve ona yardımcı olurlar.

[32]- Mekke yakınlarında bir vadidir. Oranın bugünkü “Ebtah” mahellesi olduğu da söylenir. (Ç.)

[33]- Mübarek “Neml” suresi 62. Ayet-i şerife.

[34]- Allah’ın peygamberlerinin dünyadan gittiği ve peygamberlerin vasilerinin de zahir olmadığı zaman dilimine “fetret” denir. Örneğin; Hz. İsa’dan Resulullaha kadar olan zaman dilimi “fetret”tir. Buna göre onbirinci imamımızın şehadetinden sonraki gayet zamanı da “fetret” tir. (Ç.)

[35]- Mübarek “Müddessir” suresi 8. Ayeti şerife.

[36]- Yani Hz. Mehdi aleyhisselam Medine şehrinde kendi ashabından otuz kişiyle birlikte olacak ve o otuz kişi Hz. Mehdi sayesinde hiçbirşeyden korkmayacaklardır. (Ç.)

[37]- Zerr alemi: İnsanların bu dünyaya gelmeden önce ruhlarının yaratılarak yüce Allah’ın tevhidine, Hz. Muhammed’in peygamberliğine ve Hz. Ali’nin ve imamlarımızın velâyetine ikrâr ettikleri aleme verilen addır. Zerr alemi (kâlu belâ) genelde müslüman alimler tarafından kabul olunmakla birlikte, keyfiyetinde ihtilâf vardır. (Ç.)

index