HÜSEYİN'İN (A) KERBELA'DAKİ İLK HUTBESİ

Hüseyin (a) kalkıp kılıcına dayandı ve yüksek sesle şöyle buyurdu: Sizi Allah'a ant veriyorum, beni tanıyor musuzun?

Evet, sen Peygamberin evladısın. Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, ceddimin Resulullah (s) olduğunu biliyor musunuz?

Onlar: Allah'a andolsun ki evet. Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, babamın Ali b. Ebi Talip (aleyh'is salatu ve's selam) olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Andolsun ki biliyoruz. Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, annemin Muhammed-i Mustafa'nın (s) kızı Fatımat'üz Zehra (a) olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Allah'a andolsun ki, evet, Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, Seyyid'üş Şüheda Hamza'nın, babamın amcası olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Evet, andolsun ki öyledir. Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, Cafer-i Tayyar'ın benim amcam olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Evet, Allah'a andolsun. Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, bu yanımda bulunan kılıcın, Resulullah'ın (s) kılıcı olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Evet, andolsun Allah'a, biliyoruz. Hüseyin: Sizi Allah ant veriyorum, başımdaki imâmenin Peygamberin imâmesi olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Evet, Allah'a andolsun. Hüseyin: Sizi Allah'a ant veriyorum, Ali'nin ilk  Müslüman olduğunu, halkın tümünden daha bilgili ve daha sabırlı, dayanıklı ve de her müslüman erkek ve kadının mevlası olduğunu biliyor musunuz? Onlar: Evet, Allah'a andolsun. Hüseyin: O halde kanımı akıtmayı niye helal  görüyorsunuz. Halbuki babam Kevser havuzunun sakisidir ve kıyamet günü hamd bayrağı onun elinde olacaktır.

Onlar: Biz bu söylediklerinin hepsini biliyoruz, ancak susuz can verinceye kadar senden el çekmeyeceğiz. Hüseyin (a) hutbesini bitirince onu duyan kızları ve bacısı Zeynep ağladılar, yüzlerine vurdular ve ağlayış sesleri yükseldi. Hüseyin (a) kardeşi Abbas ve oğlu Ali'yi onlara göndererek buyurdu: "Kadınları susturun, çünkü canıma andolsun ki bundan sonra çok ağlayacaksınız." Ravi diyor ki: Ubeydullah İbn-i Ziyad, Ömer b. Sa'd'a gönderdiği mektupta savaşı çabuk başlatıp çabuk bitirmeye teşvik etmişti. Bu arada ordu atlarına binip Hüsey'in (a) çadırlarına doğru ilerledi. Şimr çadırların yanına gelip bağırdı: "Bacımın oğlulları Abdullah, Cafer, Abbas ve Osman nerdeler?" Hüseyin (a) buyurdu: "Şimrin cevabını verin; o, fasık olsa da sizin dayınızdır." Abbas ve kardeşleri "Ne diyorsun?" dediler. Şimr, ey bacımın oğulları, dedi, siz emandasınız; kendinizi kardeşiniz Hüseyin'le ölüme atmayın ve gelin emir'ul müminin Yezit'e itaat edin. Abbas (a) buyurdu: "Ellerin kırılsın senin, ey Allah'ın düşmanı, ne de çirkin ve kötü bir eman getirmişsin bizlere! Fatıma'nın (a) oğlu kardeşimiz Hüseyin'den (a) el çekip de zinazadenin oğlu Yezit'e itaat etmemizi mi istiyorsun?" Şimr sinirli bir halde orduya geri döndü. Hüseyin (a); İbn-i Ziyad'ın ordusunun savaşmak için acele ettiğini, öğüt ve nasihatın onları etkilemediğini görünce kardeşi Abbas'a (a) buyurdu: "Eğer edebilirsen bugün savaşı başlatmaktan vazgeçir onları. Bu geceyi namaz kılarak geçirelim. Allah da biliyor ki namaz kılmayı ve Kur'an tilavet etmeği pek severim." Abbas (a) gelip onlardan bunu istedi. Ömer b. Sa'd, savaşın gecikmesini istemediği için sustu, birşey söylemedi. Amr b. Haccac-i Zübeydi, andolsun Allah'a, dedi; eğer bunlar Türk ya da Daylem olsaydı bu isteklerini geri çevirmezdik. O halde bunların bu isteğini nasıl reddedebiliriz. Bundan sonra kabul ettiler ve savaş ertelendi. Hüseyin (a) yere oturdu ve bir ara uyukladıktan sonra uyanıp Zeynep'e buyurdu: "Canım bacım, ceddim Resulullah'ı (s), babam Ali'yi (a), annem Fatıma'yı (a) ve kardeşim Hasan'ı (a) rüyamda gördüm. Bana dediler ki: Ey Hüseyin (a) çok yakında yanımıza geleceksin." Bazı

rivayetlerde de "Ey Hüseyin, yarın yanımıza geleceksin" buyurduğu söylenmiştir. Zeyneb bunu duyunca elini yüzüne vurdu ve yüksek sesle ağladı. Hüseyin (a) buyurdu: "Biraz yavaş ol, bu milletin bizi kınayacağı, alay edeceği bir şey yapma."