ÖMER B. SA'D SAVAŞI BAŞLATIYOR

Ömer b. Sa'd ileri çıkıp Hüseyin'in (a) ashabına doğru bir ok fırlattı ve "Emir'in yanında, ilk ok atan kişinin ben olduğuma

tanıklık edin" dedi. Daha sonra Ömer b. Sa'd'ın ordusu ok  yağmurunu başlattı. Hüseyin (a) ashabına buyurdu: "Allah'ın rahmeti üzerine olsun, kaçınılmaz ölüme doğru kalkın. Şüphesiz, bu oklar, bu cemaatin size (savaş) elçileridir." İmamın ashabından bazıları şehid düştüler. Bu arada Hüseyin (a) elini yüzüne vurup buyurdu: "Yahudiler Allah'ın bir oğlu  olduğuna inandıkları için Allah'ın gazabı çetin oldu onlara. Nesara da O'nu üçün üçüncüsü kabul ettikleri için Allah'ın gazabı çetin oldu onlara. Allah'ın gazabı Mecusilere çetin oldu, çünkü onlar Allah'ı bırakıp güneş ve aya ibadet ettiler. Allah'ın gazabı, Peygamberlerinin kızının oğlunu öldürmek için sözbirliği eden kavme de çetin olacaktır. Ancak andolsun Allah'a, onların istediklerini kabul etmeyecek ve kendi kanımla boyanmış bir halde Allah'u Teala'yı mülakat edeceğim."

Ebu Tahir Muhammed b. Hüseyin-i Taresi "Mealim'ud Din" kitabından İmam Sadık'tan (a) şöyle rivayet eder: Babamdan duydum, şöyle buyurdu: "Ömer b. Sa'd savaşı başlatmak için Hüseyin'in (a) karşısına dikildiğinde Allah ona yardım etmeleri için gökyüzünden bir grup melek gönderdi. Hüseyin'in (a) başı üzerinde uçuştular. Daha sonra Hüseyin (a) iki şey arasında muhayyer bırakıldı: Ya Hüseyin'e (a) yardım ederek düşmanlarını nabud etsinler, ya da Hüseyin (a)

şehid olup Allah'ın huzuruna varsın. Hüseyin (a) de Allah'ı mülakat etmeği kabul etti." Daha sonra Hüseyin (a) feryad etti:

"Allah rızası için bize yardım edecek biri yok mu? Düşmanları, Resulullah'ın (s) hareminden, Ehl-i Beyt'inden uzaklaştıracak biri yok mu?" Hürr İbn-i Yezit-i Riyahi bunları duyunca Ömer b. Sa'd'ın yanına gelip "Onunla savaşacak mısın?" dedi. Ömer b. Sa'd: "Andolsun Allah'a, hem de öyle savaşacağım ki başlar uçacak ve kollar bedenlerden ayrılacak." Hürr bunu duyunca dostlarından ayrılıp bir köşeye çekildi. Bedeni titriyordu. Muhacir İbn-i Avs dedi: "Ey Hürr, senin bu durumun beni şüpheye düşürdü. Eğer bana Küfe'nin en cesur adamı kimdir? diye sorulacak olsaydı senin dışında birinin adını ağzıma almazdım. Niye titriyorsun?" Hürr dedi: "Andolsun Allah'a, kendimi cennet ile cehennem

arasında görüyorum. Fakat Allah'a andolsun ki, eğer bedenim parça parça olup yakılsa dahi hiçbir şeyi cennete tercih etmem" dedi ve atına binerek Hüseyin'in (a) huzuruna varmak amacıyla hareket etti. İki elini başına koyarak "Allah'ım, Sana dönüyorum, tevbemi kabul et. Çünkü ben Senin dostlarını ve Peygamberinin kızının evlatlarını korkuttum" diyordu. Hüseyin'e (a) arzetti: "Canım feda olsun sana! Seni inciten ve Medine'ye dönmene engel olan adamım ben. Onların işi buraya vardıracağını bilmiyordum. Şimdi Allah'a tevbe ediyorum. Tevbem kabul edilir mi?" Hüseyin (a) buyurdu:

"Evet, Allah senin tevbeni kabul buyuracaktır. İn atından." Hürr dedi: "Senin yolunda at üzerinde savaşmam, piyade

savaşmamdan daha iyi olur. Çünkü nasıl olsa attan düşürüleceğim. Senin yolunu kesen ilk kişi ben olduğumdan

ötürü, izin buyurursan, senin yolunda ilk ölen de ben olmak ve böylece de kıyamet günü ceddin Resulullah (s) ile musafaha edenlerden olmak istiyorum." Müellif şöyle diyor: Hürr'ün amacı o andan itibaren ilk şehid olmaktı. Çünkü ondan önce bir grup öldürülmüştü. Bu hususta rivayetler de mevcuttur. Hüseyin (a) Hürr'ün bu isteğini kabul edince, Hürr bir kahraman gibi savaşarak düşmanın yiğitlerinden bir kaçını öldürdü ve bir süre sonra da şehid edildi. Hürr'ün bedenini

Hüseyin'in (a) yanına götürdüklerinde Hüseyin (a) bir yandan onun yüzündeki toprakları siliyor ve bir yandan da "Ananın bu adı sana verdiği gibi sen hem dünyada hem de ahirette âzadesin" buyurdu. Ravi diyor: Bu arada zahid ve abid bir insan olan Büreyr b. Hüzeyr savaş alanına girdi. Yezit b. Ma'kil onunla savaşmak için meydana koştu. Birbirleriyle mübahalede bulunarak her kimin, batıldaysa diğerinin eliyle öldürülmesine karar verdiler. Bu anlaşmayla savaşa başladılar. Büreyr onu öldürdü ve şehid edilinceye kadar savaşı sürdürdü. Ondan sonra Vahab b. Cenah-i Kelbi meydana gitti, yiğitçe savaştı ve cihadında bir hayli faaliyet gösterdi, sonra kendisiyle birlikte Kerbela'da bulunan anne ve ailesinin yanına dönüp dedi: "Canım anam benden razı oldun mu?" Anası "Hüseyin'in (a) yolunda öldürülmedikçe senden razı olmayacağım" dedi. Zevcesi ise "Seni Allah'a ant veriyorum, beni kendi müsibetine mübtela etme ve kalbimi incitme" dedi. Anası dedi: "Canım oğlum, onun sözüne kulak asma, dön ve Peygamberinin kızının oğlu yolunda savaş ki kıyamet günü ceddinin şefaatinden faydalanasın." Vahab meydana dönüp savaştı ve nitekim iki eli de bedeninden koparıldı. Vahab'ın eşi eline bir çadır direği alarak onun yanına geldi ve "Babam, anam sana feda olsun, Athar Ehl-i Beyt ve Resulullah'ın (s) muhterem haremi uğrunda savaş" dedi. Vahab  onu kadınların çadırına geri götürmek için geldiğinde eşi,

Vahab'ın eteğine sarılarak "Ölmedikçe geri dönmem" dedi. Hüseyin (a) buyurdu: "Ehl-i Beyt'ime yardım ettiğiniz için Allah sizi hayırla mükafatlandırsın. Kadınların yanına dön." Vahab'ın eşi geri döndü, ama Vahab şehadete kavuşuncaya dek savaştı. Vahab'dan sonra Müslim b. Avsece meydana çıktı. Büyük bir fedakarlıkla savaştı, zorluklara katlandı ve belalar karşısında sabretti ve nitekim attan düşürüldü. Henüz ölmemişti. Hüseyin (a) Habib b. Mezahir ile birlikte onun yanına geldi. Eba Abdillah (a) buyurdu: "Müslim, Allah seni bağışlasın" ve şu ayeti okudu: "İnananlardan öyle erler var ki Allah'a verdikleri sözde sadakat gösterirler; onlardan kimisi, adağını ödedi, kimisi de beklemede ve onlar sözlerini, özlerini hiçbir surette değiştirmediler." (Ahzap -23) Habib Müslim'in yanına sokulup "Senin öldürülmen benim için çok çetindir, ancak cennetle sana müjdeler olsun" dedi. Müslim zayıf bir sesle, Allah seni hoşnut etsin dedi ve hayırla müjdelesin. Habib "Eğer senden sonra öldürüleceğime yakinim olmasaydı, her vasiyetini baha etmeni isterdim" dedi. Müslim de Hüseyin'i (a) işaretle "Ona yardım etmeye vasiyet ediyorum. Onun uğrunda ölünceye kadar savaş" dedi. Habib "Senin vasiyetine uyacak ve gözlerini aydınlatacağım" dedi. Bundan sonra da Müslim dünyadan göçtü. Amr b. Kırta-i Ensari öne gelip Hüseyin'den (a) savaş izni istedi. Eba Abdillah (a) izin verdi. Amr, mükafat arzusu çekenler gibi

savaştı. İbn-i Ziyad'ın ordusundan bazıları öldürdü, söz ve cihad dürüstlüğünü bir arada toplayarak o zalim insanlara karşı savaştı. Hüseyin'e (a) atılan her oka kendi elini siper etti ve savrulan her kılıcı kendi bedenine aldı. Son nefesine kadar Hüseyin'in (a) mukaddes bedenine bir zarar gelmesine engel oldu. Bilahare aldığı yaralarla zayıf düştü. Hüseyin'e (a) taraf dönüp dedi: "Ey Resulullah'ın (s) evladı, vefa ettim mi (ahdime)?" Hüseyin (a) buyurdu: "Evet, sen benden önce cennete gidiyorsun, ceddim Resulullah'a (s) selamımı ilet ve de ki Hüseyin de birazdan gelecek." Amr yeniden savaşa başladı ve sonunda şehid düştü. Ondan sonra da Ebu Zer'in zenci kölesi Cevn öne çıktı. Hüseyin (a) "Ben sana izin verdim, git buradan ve kendini kurtar. Sen bizimle buralara kadar geldin ki rahat içinde olasın, şimdi kendini ölüme atma" buyurdu. Cevn "Ey Peygamber evladı, rahatlıkta sizin sofranızdan yemek ve zorluklarda da sizi yalnız bırakmak olmaz. Bedenim kötü kokar, soyum değersiz insanlara dayanır ve rengim de siyah. Ebedi cennetin huzururuna kavuşturun beni ki güzel kokayım, soyum şeref kazansın ve yüzüm ak olsun. Size minnettar olurum. Andolsun Allah'a, bu siyah kanımı o temiz kanlarınıza katmadıkça sizden ayrılmam" dedikten sonra savaştı ve şehadete ulaştı. Ondan sonra Amr b. Halid-i Saydavi Hüseyin'in (a) yanına gelerek dedi: "Ya Eba Abdillah (a), canım feda olsun sana, ben senin dostlarına katılmaya kararlıyım, onlardan geri kalmak ve ehl-i beytinin arasında yar-u yaversiz öldürüldüğünü görmek istemiyorum." Hüseyin (a) "Haydi davran, birazdan biz de size  katılacağız" buyurdu. Amr saldırdı ve bir süre savaştıktan sonra şehid edildi. Hanzelet İbn-i Sa'd-i Şami Hüseyin'in (a) karşısına gelip yüzünü ve göğsünü kılıç, ok ve mızraklara siper ederek dedi: "Ey kavmim, ben bir bölük ümmetin uğradıkları azaba uğrayacaksınız diye korkuyorum; Nuh, Ad ve Semud kavimlerine ve onlardan sonrakilere olduğu gibi ve Allah kullarına zulmetmeyi istemez. Ve ey kavmim, ben, o feryadü figan, o boşuna bağırıp söylenme gönündeki halinizden korkuyorum; o gün, bir gündür ki arkanızı döndürüp kaçacaksınız amma doğru cehenneme gideceksiniz ve Allah'ın azabından sizi bir kurtaran olmayacak." (Mümin-31 ile 34) Bu azap ayetlerini okuduktan sonra şunları ekledi: "Ey kavmim, Hüseyin'i öldürmeyin; çünkü Allah bir azap göndererek helak eder sizi. Şüphe yok ki Allah'a iftira eden hüsrandadır." Bundan sonra da Hüseyin'in (a) yüzünden öptü ve dedi: "Rabbimize koşmayalım mı, kardeşlerimize katılmayalım mı?" Hüseyin (a) buyurdu: "Evet, dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlı olana koş. Ezeli ve ebedi sultana git." Hanzele meydana çıktı yiğitçe, mertçe vuruştu, zorlukları sineye çekti ve nitekim o da şehid edildi. Öğle namazı vakti geldi. Hüseyin'in (a) emriyle Züheyr İbn-i

Kayn ve Said İbn-i Abdullah kalan adamların yarısını alarak Hüseyin'in (a) önünde bir saf oluşturdular. Hüseyin (a) de diğer ashabıyla birlikte havf namazı (korku halinde namaz) kıldı. Bu arada düşman tarafından Hüseyin'e (a) doğru bir ok fırlatıldı, Said b. Abdullah Hüseyin'in (a) önünde durarak gelen oklara kendini siper etti. Aldığı ok yaraları sonucu yere düşerken şunları diyordu: "Allah'ım, bu cemaate lanet et, Ad ve Semud kavmini azaplandırdığın gibi bunları da azaplandır. Selamımı Peygambere ilet ve bedenime isabet eden yaralardan haberdar et. Senin Peygamberinin zürriyetine yardım etmekle senin sevap ve mükafatını kazanmak istedim."Bunları dedikten sonra dünyadan göçtü. Bedenine dikkatle baktıklarında kılıç ve mızrak yaralarından başka, bedenine isabet eden onüç ok gördüler. Ondan sonra, çok namaz kılan ve faziletli bir insan olan Süveyd İbn-i Amr İbn-i Ebi Muta' meydana çıkıp cesur bir arslan gibi savaştı, zorluklara göğüs gerdi, acılara katlandı ve nitekim aldığı yaralar sonucu ölülerin arasına düşüp öylece hareketsiz kaldı. İbn-i Ziyad ordusundan "Hüseyin öldürüldü" sözünü duyunca bütün gücünü toplayarak ayakkabısından çıkardığı bir  bıçakla yeniden savaşa başladı ve şehid edildi. Bunu rivayet eden şöyle diyor: Hüseyin'in (a) ashabı, o hazrete yardım ederek şehid düşmek için birbirleriyle yarışıyorlardı adeta. Bir şair de onların bu halini şöyle dile getirmiştir:

"Hüseyin'in (a) ashabı o kimselerdir ki, belaları defetmek için çağrıldıklarında, mızraklı ve sırt sırta veren silahlı  düşmanlara aldırmaksızın böyle tehlikeli bir anda cesur kalplerini zırhlarının üstüne giyerek ölümün ağzına atılırlar."