ESİRLERİN DAR'UL İMAREYE GİRİŞİ

Ravi şöyle devam ediyor:

"Bundan sonra İbn-i Ziyad dar'ul imaredeki tahtına oturup halkın gelmesi için genel bir izin verdi. Hüseyin'in (a) mukaddes başını getirip onun önüne bıraktılar. Hüseyin'in (a) ehl-i beytini ve evlatlarını da meclise getirdiler. Emir'ul Müminin'in (a) kızı Zeyneb (a) tanınmayacak şekilde girip bir köşeye oturdu. İbn-i Ziyad: Kimdir bu kadın? Dediler: Ali kızı Zeyneb İbn-i Ziyad: -Zeyneb'e dönerek- Hamdolsun Allah'a ki sizi rezil etti ve yalanlarınızı ortaya çıkardı. Zeyneb: Ancak fasık rezil olur, facir yalan söyler ve onlar da bizler değiliz. İbn-i Ziyad: Allah'ın senin kardeşine yaptığını nasıl buldun? Zeyneb: Hayır ve güzellikten başka birşey görmedim. Çünkü Peygamberin evlatları o kimselerdir ki, Allah onlara şehadeti takdir buyurmuştur ve onlar da ebedi yataklarına koştular. Ancak Allah'ın sizleri hesaba çekmek için bir araya getirmesi çok yakındır. Onlar seninle (orada) hesaplaşacaklar ve o zaman felah ve akibetin kime ait olduğunu göreceksin. Ey Mercane'nin oğlu, anan sana ağlasın. İbn-i Ziyad bu söze öfkelenerek Zeyneb'i öldürmeye karar verdi. Mecliste bulunan Amr b. Haris İbn-i Ziyad'a dedi: O bir kadındır ve kimse de kadını sözlerinden dolayı cezalandırmaz. İbn-i Ziyad -kararından dönüp Zeyneb'e dedi-: Allah Hüseyin'in  ve günahkar ehl-i beytinin öldürülmesiyle kalbime şifa verdi. Zeyneb: Canıma andolsun, yaşlılarımızı öldürdün, kök ve dalımızı kestin. Eğer kalbinin şifası buysa, elbete şifa buldun. İbn-i Ziyad: Zeyneb uyumlu ve kafiyeli konuşan bir kadındır. Canıma andolsun ki, babası Ali de şair ve uyumlu söz söyleyen biriydi. Zeyneb: Ey İbn-i Ziyad, kadın kafiyeyi ve uyumlu söz söylemeyi ne etsin? İbn-i Ziyad -Ali b. Hüseyin'i görünce-: Bu genç kimdir? Dediler: Ali b. Hüseyin'dir. İbn-i Ziyad: Ali b. Hüseyin'i Allah öldürmedi mi? Zeyn'ül Abidin (a): Ali b. Hüseyin adında bir kardeşim vardı ve insanlar onu öldürdü. İbn-i Ziyad: Hayır, Allah öldürdü. Zeyn'ül Abidin (a): "Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda." (Zumer-42) İbn-i Ziyad: Bana cevap vermeye nasıl cüret edersin? Çıkarın dışarı boynunu vurun! Zeyneb bunu duyunca perişan bir halde İbn-i Ziyad'a: "Ey İbn-i Ziyad, bizden kimseyi bırakmadın, eğer bunu öldürmek istiyorsan beni de öldürmelisin." Ali b. Hüseyin, halası Zeyneb'e dedi: "Halacığım, sus ki İbn-i Ziyad'la konuşayım." Daha sonra İbn-i Ziyad'a dönerek dedi: Ey İbn-i Ziyad, ölümle mi tehdit ediyorsun beni? Bilmez misin öldürülmek bizim adetimiz ve şehadet bizim yüceliğimizdir? Bundan sonra İbn-i Ziyad'ın emriyle Ali b. Hüseyin (a) ve ehl-i beyt, Küfe'nin büyük camisinin yanındaki eve yerleştirildi. Zeyneb buyurdu: Ümmü veled -efendisinin kendisiyle ilişkiye geçerek çocuk taşıyan cariye- ve cariyeler dışında hiç bir kadın evimize gelmesin. Çünkü onlar da bizim gibi esirdirler. Daha sonra İbn-i Ziyad'ın emriyle Hüseyin'in (a) mukaddes başı Küfe sokaklarında dolaştırıldı. Burada, düşmanlardan birinin Hüseyin (a) mersiyesinde okuduğu şiiri nakletmek yerinde olur. "Muhammed'in (s) kızının oğlunun ve kendi vasiyyinin başı mızraklar ucunda seyre gelenlere gösterilir, bunu gören ve duyan müslümanlar da tepki göstermez, kalpleri yanmaz. Bu durumu görüp de karşı çıkmayan göz kör olsun,  müsbetini duyup da engel olmayan kulak sağır olsun. Ey Hüseyin! Senin himayen altında uyuyan gözleri şehadetinle uyandırdın ve senin korkunla uyuyamayan gözleri de uyuttun. Ey Hüseyin! Yeryüzünde hiçbir bahçe yoktur ki senin mezarının ve ebedi istirahatgahının kendisinde olmasını arzu etmesin."