RUM PADİŞAHININ ELÇİSİ

Hz. Zeyn'ül Abidin'den (a) şöyle rivayet edilmiştir: "Hüseyin'in (a) kesik başı Yezit'e getirildiği günden sonra, Yezit içki meclisleri düzenliyor ve Hüseyin'in (a) başını da karşısına koyuyordu. Bir gün eşraf ve büyüklerden olan Rum padişahının elçisi Yezit'in meclisine geldi ve dedi: Ey Arapların  padişahı, bu kimin başıdır? Yezit: Bu baştan sana ne, boş ver? Elçi: Padişahımın yanına döndüğümde gördüğüm her şeyi bana sorar. Bu başın ve sahibinin öyküsünü bilmek isterim ki padişahıma anlatayım ve o da senin sevincine ortak olsun. Yezit: Bu, Ali b. Ebi Talib'in oğlu Hüseyin'in başıdır. Elçi: Anası kimdir? Yezit: Resulullah'ın kızı Fatıma Elçi: Yazıklar olsun sana! Benim dinim sizin dininizden daha iyidir. Çünkü benim babam Davud'un torunlarındanmış. Benimle onun arasında bir çok babalar mesafe olmuştur ama bununla birlikte Nasraniler bana saygı gösterirler ve Davud'un soyundan olduğum için ayağımın değdiği toprağı teberrük amacıyla alırlar. Siz ise Peygamber'le onun arasında bir anne mesafe oluşturmasına rağmen kendi peygamberinizin kızının oğlunu öldürüyorsunuz. Bu sizin dininiz nasıl bir dindir? Ey Yezit, Hafir kilisesinin öykünü duymuş musun? Yezit: Anlat, bilmek isterim. Elçi: Umman ve Çin arasında bir deniz vardır ve bunu geçmek

bir yıl alır. Bu denizin ortasında sadece bir şehir vardır. Diğer ülkelere yakut ve kafur oradan gider. Oranın ağaçları öd ve anberdir. Bu şehir de Nasranilerin tasarrufundadır ve Nasrani padişahları dışında hiç bir padişahın orada eli yoktur. Orada çok kilise vardır, en büyüğü de Hafir kilisesidir. Bu kilisenin mihrabın da altından yapılmış bir kutu vardır. Hz. İsa'nın (a) ona binmiş olduğu söylenmektedir. O kutunun etrafına ipek ayin parçaları sarılmıştır ve her yıl Nasranilerin büyük bir bölümü bu kiliseyi ziyaret etmek için uzak yerlerden gelirler. O kutun etrafında tavaf eder ve öperler, ne dilekleri varsa orda Allah'tan dilerler. Siz ise kendi peygamberinizin oğlunu öldürüyorsunuz. Yazıklar olsun size de dininize de! Yezit: Bu Nasrani'yi öldürün, beni kendi ülkemde rezil etmesin. Elçi: Öldürüleceğini anlayınca; Beni mi öldüreceksiniz? Yezit: Evet Elçi: Bilmiş ol, dün gece peygamberinizi rüyada gördüm. Bana diyordu ki "Ey Nasrani, sen cennet ehlisin." Ben hayret ettim buna. Şimdi "Eşhedu en la ilahe illellah ve enne Muhammeden Resulullah" diyorum" Sonra Hüseyin'in (a) mukaddes başını alarak bağrına bastı, öptü durdu, ağladı ve sonunda öldürüldü.