Şiî Müslümanlar, secdeyi mühür denen basılmış
bir toprak parçasının üstünde ifa ederler. Bu toprak çoğu
zaman Irak'ın Kerbelâ kentinden getiriliyor.
O
zaman Humra nedir?
- Secdede yüz ve eller için yetecek büyüklükte küçük bir hasır.
[Sahih-i Buharî, (İngilizce tercümesi), c.1, kitap 8,
No..376 (mütercimin açıklamasında)]
İbn-i Esir, bir diğer ünlü sünnî alimi, Cami' el-Üsûl
adlı eserinde şöyle açıklamaktadır:
- "Humra günümüz Şia'sının secdeyi yaptığı
nesne [gibi] dir."
[İbn-i Esir, Cami' el-Üsûl, (Kahire, 1969), c.5, s.467]
- "Humra, palmiye lifleri ya da başka malzemeden yapılmış
küçük bir hasırdır... ve Şia'nın secdede
kullandığı gibidir. "
[Talhis es-Sihah, s. 81]
Ama
neden Kerbelâ toprağı?
Kerbelâ toprağının özellikleri Hz. Peygamber (saa)
zamanından beri bilinmekteydi ve daha sonra da hep ilgi odağı
olmuştur.:
- Ümmü Seleme (r.a) dedi ki: "Ben Hüseyin'i (as) elinde kızılca
bir kalıp toprak tutan dedesi, Hz. Peygamber'in (saa) kucağında
gördüm. Allah'ın resûlü (saa) toprağı öptü ve ağladı.
Ben ona, o toprağın ne olduğunu sordum. Resûlullah (saa)
dedi ki: "Cebrail bana bildirdi ki, benim oğlum, işte
bu Hüseyin'im, Irak'ta katledilecektir. Bu toprağı o
memleketten bana getrirdi. Hüseyin'imin başına gelecek çileden
dolayı ağlıyorum."" Sonra Hz. Peygamber (saa)
toprağı Ümmü Seleme'ye (r.a) verip, ona şöyle dedi:
"Bu toprağın kana dönüştüğünü görürsen,
bil ki, Hüseyin katledilmiş." Ümmü Seleme toprağı
bir kabın içinde sakladı ve ona hep dikkat ediyordu. Tâ
ki, hicretten sonra 61. yılın Muharrem ayının
10'unda, Asûre gününde, toprak kana döndü. O anda, Hüseyin bin
Alî'nin (as) şehit olduğunu biliyordu.
[El-Hakim, Müstedrek, c.4, s.398; Ez-Zehebî, Siyer a`lem en-nubele',
c.3, s.194; İbn-i Kesîr, El-bidaye ve'n-nihaye, c.6, s.230;
El-Suyuti, Hasâ'is al-Kübra, c.2, s.450; Cami` el-cevamî, c.1, s.
26; [İbn-i Hacer el-Askalani, Tehzib et-tehzib , c.2, s.346]
- 'Ali ibn Ebî Talib, Sıffîn savaşından sonra
Kerbelâ'dan geçmişti. Bir avuç toprak eline alıp, dedi
ki: "Ah, ah, bu yerde bir kaçtane adam katledilecek ve hesaba
çekilmeden cennete girecektir!"
[İbn-i Hacer el-Askalani, Tehzib et-tehzib , c.2, s.348]
İslam'ın beş önemli mezhebinden olan Şiî
Caferî fıkhına göre secde, yiyecek ve elbiselerin dışında,
pâk toprağın ya da toprakta biten tabiî bir maddenin üstünde
yapılmalı. Buna göre secdenin toprak, taş, kum ve çimen
üstünde yapılması caizdir. Madenlerin üstünde secde
edilmez. Kağıdın üzerinde secde etmek ise, toprakta
biten maddelerden üretildiği için caizdir. Ama elbise veya
halının üzerinde secde etmek caiz değildir.Tüm sünnî
mezheplerin tanınmış müçtehitleri, toprağa ya
da toprakta biten bir şeyin üstüne yapılan secdenin geçerli
olduğu konsunda görüş birliğindedirler. .
Peki,
Hz. Peygamber (saa) ve Onun ashabı bunu hiç böyle yapmışlar
mıdır?
Namazı toprağın üstünde kılmak, hiç şüphesiz,
Hz. Peyamber ve etrafındakilerin sünnetindendir.
- Ebu Said El-Hudri anlatıyor:...Hz. Peygamber'in (saa) burnu
ve burun yumuşağı üzerinde (secdeden) su ve çamur
bulaşığını gördüm...
[ Buhârî, Fadlu Leylet'l-Kadr 2, 3, İtikaf 1, 9, 13; Müslim,
Sıyâm 213, (1167)]
- Hz. Enes anlatıyor: "Biz çok sıcak günlerde Resülullah
(saa) ile birlikte namaz kılardık. Biriniz alnını
sıcak sebebiyle yere koyamayacak olsa, giysisini serer onun üzerine
secde ederdi.
[Buhârî, Amel fis-Salât 9, Salât 23, Mevat 11; Müslim, Mesâcid
191, (620); Ebu Dâvud, Salât 93, (660); Tirmizî, Salât 411,
(584); Nesai, İftitah 144, (2, 216); İbnu Mâce, İkâmetu's-Salât
64, (1033).
Bu hadisten anlaşıldığı gibi, Hz.
Peygamber (saa) ve ashabı sadece müstesna durumlarda
elbiselerinin üstünde secde etmişlerdir.
Bunun dışında Hz. Peygamberin (saa) secde ederken
Humra kullandığı rivayet edilmiştir.
- Hz. Meymûne bildiriyor: Hz. Peygamber....Humra üzerinde namaz kılardı."
[Buhârî, Salât 21, 19, 107, Hayz 29; Müslim, Mesacid, 273,
(513); Ebü Dâvud, Salât 91, (656); Nesâî Mesâcid 44, (2, 57)]
- Ünlü bir sünnî alimi olan El-Şevkanî'ye göre, Hz.
Peygamber'in (saa) bir çok sahabisinden, kendisinin Humraya secde
ettiğini bildiren rivayetler mevcuttur. Bu rivayetleri içine
alan eserlerin arasında Sahih-i Muslim, Sahih-i Tirmizî, Sünen-i
Ebu Davud, Sünen-i Nesa'i ve daha birçok kitap sayar
[El-Şevkanî, Neyl al-Avtar, Humraya secde etmek babında,
Bd.2, S.128]
Secdenin
Kerbelâ'nın balçıklı toprağı üzerine yapılması
neden zorunludur?
Mecbur değil! Ama Şiâ Kerbelâ'nın toprağını,
Hz. Peygamber (saa) ve onun ailesinden (Ehl-i Beyt'ten) gelen İmamlar
sayesinde sahip olduğu özelliklerden dolayı secde için
tercih etmektedir. İmam Hüseyin'in (as) şehadetinden sonra,
oğlu İmam Zeyn el-Abidin (as) bir kaç parça kaldırdı
ve onları kutsal toprak ilan edip, çantasında sakladı.
İmamlar (as) secdeyi bu toprağın üstünde ifâ
ederlerdi, o topraktan tespih yaptırırlardı ve onların
üzerinde Allah'ı zikrederlerdi.
[İbnu Şehr Aşub, El-Menakıb, c.2, s.251]
Bunun dışında Şiîler secdenin bu toprağın
üstünde yapılmasını bir mecburiyet olarak değil
de, erişilen sevabın daha yüksek olması amacıyla
tavsiye etmişlerdir. İmamlar (as) Allah'a yapılan
secdenin ancak toprağın üzerinde yapılması
gerektiğini söyleyip, bunun için Kerbelâ toprağının
tercih edilmesini tavsiye etmişlerdir.
[Et-Tûsi, Misbah el-Mütehacced, s.511] [Es-Saduk, Men la
yahzuruhu'l fakih, c.1, s.174]
Uzun zamanlar Şiîler toprağı yanlarında taşımışlardır.
Daha sonra, bu toprağın kutsallığına aykırı
davranılmasından endişe edildiği için, toprağı
kalıplra basmaya başlanmıştır. Bu kalıplara
bugün Mühür denir. Namazlarda onların üzerine secde ediyoruz,
bir farz olarak değil, özel manâsını göz önünde
bulundurarak. Yanımızda pâk toprak bulunmadığı
takdirde ise, toprakta biten bir şeyin üstünde yaparız.
Bazı art niyetli insanların Şiâ'nın İmam
Hüseyin'e (as) veya hatta taşa taptıklarını iddiâ
etmeleri son derece üzücüdür. Biz ancak Allah'a taparız, mührün
ü z e r i n d e secde ederek, m ü h r e secde etmiyoruz. Ve hiç bir
zaman İmam Hüseyin'e, İmam Alî'ye ya da Hz. Peygamber'e (saa)
tapmayız. Ancak Allah'a taparız ve secdeyi pâk toprağın
üstünde ifâ etmemiz, Allah'ın kanunlarıyla uyum içerisindedir.
Sonuç:
Şiîlerin
yanlarında, genellikle Kerbelâ'dan olan küçük bir parça basılmış
toprak taşımalarının sebepleri bunlardır. Böylece
bu son derece efdâl nesnenin üzerinde secde edip, Allah Resûlünün
(saa) sünnetine uymaları mümkün olmaktadır.