İÇİNDEKİLER

Risâletu'l İ'tikadati'l İmâmiyye

 Şii-İmâmiyye'nin İnanç Esasları

OTUZDOKUZUNCU BÖLüM

TAKİYYE HAKKINDAKİ İNANÇ

 

Allah'ın rahmeti üzerine olsun Şeyh (Ebu Câfer) der ki: Bizim takiyye (imânı gizleme-korunma) hakkındaki inancımız şudur1: Takiyye vâcibdir ve onu terkeden namazı terdedenle aynı durumdadır.

(İmam Câfer) es-Sâdık'a (a.s.), "Ey Allah'ın Resûlü'nün oğlu! Doğrusu biz mescidde, senin dümanlarına, isimlerini sıralayarak küfürle lânet eden birini görüyoruz" dendi. Ve o dedi ki: "Allah ona lânet etsin! Peki bizi niçin ortaya koyuyor? Yüce Allah şöyle buyurur:

 'Onların Allah'dan başka yalvardıldarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek sınırı aşıp Allah'a sövmesinler...'2.

(İmam Câfer) es-Sâdık (a.s.), bu ayetin açıklamasını şöyle yaptı:

Onlara sövmeyin ki, onlar da size sövmesinler.

Yine (İmam Câfer) es-Sâdık (a.s.) dedi ki:

Kim Allah'ın dostuna (yani Ali) söverse, Allah'a sövmüş demektir.

Ve Nebi (s.a.s.), Ali'ye (a.s.) şöyle dedi:

 "Ey Ali! Sana söven bana sövmüştür ve bana söven de Yüce Allah'a sövmüştür"3.

Buna göre İmâmu'l-Kaaim (a.s.) ortaya çıkmcaya kadar takiyye vâcibdir ve vazgeçmek câiz değildir4. Takiyye'yi Kaaim'in (as) ortaya çıkışından önce terkeden kimse, Yüce Allah'ın dininden ve İmamiyye mezhebinden çıkmış ve Allah'a, O'nun Resûlü'ne (s.a.s.) ve İmamlara (a.s.) muhalefet etmiş olur. Ve (İmam Câfer) es-Sadık'a (a.s.), Güçlü ve Ulu Allah'ın, "Doğrusu Allah katında en üstün olanınız, en çok sakınanınızdır"5 ayeti hakkında soruldu. Dedi ki: En çok sakınanınız, takıyye ile amel edeninizdir.

Kutlu ve Yüce Allah, (105) kafirlere dostluk göstermenin, ancak takiyye hali ile olabileceğini söylemiştir.

Güçlü ve Ulu olan şöyle buyurmuştur:

 "Mü'minler, mü'minler dururken kafirleri dost edinmesinIer. Kim böyle yaparsa, Allah ile dostluğu kalmaz; ancak onlardan korunmanız başka..."6.

Ve Güçlü ve Ulu Allah şöyle buyurmuştur:

"Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan alakoymaz. Çünkü Allah adaletli davrananları sever. Allah sizi, ancak, sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselerle dost olmaktan alakoyar. Kim onlarla dost olursa, işte zalimler onlardır"7

Ve (Imâm Câfer) es-Sâdık (a.s.) şöyle dedi: Doğrusu mescidde bana sövmekte olan birini duyduğum takdirde, beni görmesin diye, hemen bir sütunun arkasına gizlenirim".

Ve (İmam Câfer) es­Sâdık.. ( a.s) şöyle dedi: "Emirlik (Kaaim'in çıkışı) bir görüş meselesi olduğu sürece, insanlarla (düşmanlarla) dıştan kaynaşın, ama içten onlara karşıçıkın."

Ve (İmam Câfer) es-Sâdık (a.s.) dedi ki: "Doğrusu mü'mine karşı riya ile davranmak şirktir evinde münafığa karşı riyakar olmak bir ibâdettir.

Ve yine O (a,s.) şöyle dedi: "Onlarla birlikte birinci safta namaz kılan kimse, sanki Allah'ın Resûlü (s,a.s,) ile ilk safta namaz kılan biri gibidir".

Yine O (a.s.) şöyle dedi: Onların hastalarını ziyaret ediniz; cenazelerinde bulununuz ve mescidlerinde namaz kılınız".

Ve yine O (as) dedi ki:"Bizim için bir süs olunuz, yüz karası değil."

 Yine O şöyle dedi:"Allah, insanlar arasında bize karşı sevgı uyandıran ve onların bize karşı kinlerini tahrik etmeyen kimseye, rahmet eylesin".

(İmam Câfer) es-Sadık'ın (a.s.) yanında hikâye söyleyenlerden (el- Kassâsûn) söz edildi. Bunun üzerine O (a.s.) şöyle dedi: "Allah onlara lânet eylesin! Çünkü onlar bizim hakkımızda kötü ve iğrenç şeyler söylüyo rlar. Ve es-Sâdık'a (a.s.) hikâye söyleyenleri dinlemenin helâl olup-olmadığı soruldu: "Hayır." dedi.

Ve ( İmam Câfer) es-Sâdık (a.s.) dedi ki."Konuşan birine kulak veren kimse, kendini tamamen ona teslim etmiş olur. Eğer konuşan Allah'dan söz ediyorsa, dinleyen Allah'a ibadet etmiş olur. Konuşan eger şeytandan söz ediyorsa, dinleyen de şeytana tapmış olur".

Ve (İmam Cfer) es-Sâdık'a (a.s.), Yüce Allah'ın " Şairlere ancak azgınlar uyar "8 ayeti hakkında soruldu. "Onlar hikaye söyleyenlerdir (el-Kassasun)" dedi.

Ve salât ve selâm olsun Nebi şöyle buyurdu : "Bir bid'at sahibine giden ve ona saygı göstere bir kimse, İslam'ın yıkılmasına çalışmıştır". Ve bizim, bize din işlerinden bir tekinde bile karşı çıkan kimse hakkındaki görüşümüz, bize bütün din işlerinde karşı çıkan hakkındaki inancımız gibidir.


1. Krş.: Akdid, 84.; Shi'ile, 223 vd.

2. En'am (6), 108.

3. Krş.: Usul, 1, 186 vd., 287 vd.

4. Urduca mülercimi takiyyenin gerçek anlamını açıklar ve der ki: Takiyye, öldürülme, esir edilme veya eziyet çekme şartları altında gerçek dini, düşmanlardan gizlemek suretiyle koruma demektir. Fakat esaslı şart şudur: Takiyye durumunda, gerçek din yok edilmemelidir. Aksi halde takiyye caiz değildir. Aynı şekilde gerçek bir mü'mini öldürmek de takiyye değildir. (A.F.).

5. Hucurat (49), 13.

6. Ai-i İmran (3), 27.

7. Mumtehine (60), 8-9.

8. Şuara (26), 224.

 

 

Bölüm 38

s:127    Bölüm 39

Bölüm 40