İÇİNDEKİLER


 


 

[1] - Nisa Suresi, 59. ayet.

[2] - Ahzab Suresi, 6. ayet.

[3] - Nisa Suresi, 65. ayet.

[4] - Tevbe Suresi, 103. ayet.

[5] - “Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa Suresi, 59. ayet)

[6] - “Onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretir” (Cum’a suresi, 2. ayet).

[7] - “Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur’an’ı indirdik.” (Nahl Suresi, 44. ayet)

[8] - “Peygamber size ne verirse onu alın ve sizi neden men ederse ondan geri durun.” (Haşr Suresi, 7. ayet)

[9] - es-Sevaiku’l-Muhrike, İbn-i Hacer, 2. fasıl , 9. bab, 41. hadis, s. 57.

[10] - Risale-i İslam, Mısır baskısı, 3. baskı, 11. yıl.

[11] - Şerh-i Tecrid, Alauddin Kuşçu, s. 472. Bu konuda başka tanımlar da yapmışlardır. Kısa olsun diye tümünü nakletmekten çekindik.

[12] - et-Temhid, s. 86.

[13] - Şerh-u Mekasid, c. 1, s. 72.

[14] - Şii alimler, Ehl-i Sünnet alimlerinin görüşünün aksine imamet makamını ilahî bir makam olarak kabul ettikleri için imameti şöyle tanımlamışlardır: “İmamet Peygamber-i Ekrem’in yerine din ve dünya işlerinde genel ve kapsamlı ilahî bir yönetim makamıdır.”

[15] - Maide Suresi, 3. ayet.

[16] - Bakara Suresi, 173. ayet.

[17] - Biz ümmetin yöneticilerinin İslam’ın kişisel hükümleri hakkındaki cehaletini ifade eden bu tür olaylar hakkında herhangi bir açıklamaya gerek görmüyoruz. Bu ve benzeri olayların açıklaması tarih, hadis ve tefsir kitaplarında yer almıştır. Merhum Allame Emini, değerli el-Gadir kitabının 6, 7 ve 8. ciltlerinde halifelerin ilmi makamları hususunda belgelere dayalı geniş bir şekilde söz etmiştir. Daha fazla açıklama isteyenler sözü edilen kitaba müracaat etmelidirler.

[18] - Tarih-i Taberi, c. 2, s. 172.

[19] - Tarih-i Kamil, c. 2, s. 63.

[20] - Şuara Suresi, 214. ayet.

[21] - Tarih-i Taberî, c. 2, s. 62 - 63; Tarih-i Kamil, c. 2, s. 40 - 41; Müsned-i İmam Ahmed, c. 1, s. 111 ve diğer kaynaklar.

[22] - Ahkaf Suresi, 15. ayet.

[23] - Bakara Suresi, 232. ayet.

[24] - Maide Suresi, 6. ayet.

[25] - Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) bu tür ayetler hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah’ın Kitabıyla görüyor, onunla konuşuyor, onunla duyuyorsunuz. Kur’an-i Kerim’in bazısı bazısını konuşur, bazısı bazısına tanıklık eder.”

[26] - Nehc’ul Belağa-i Abduh, c. 3, s. 150.

[27] - Usul-i Kafî, c. 1, s. 170.

[28] - Usul-i Kafî, c. 1, s. 172.

[29] - Usul-i Kafî, c. 1, s. 178 .

[30] - Tur Suresi, 30. ayet.

[31] - ed-Derecat’ul Refia, s. 77, Müminlerin Emiri Hz. Ali o anda Ebu Süfyan hakkında şu tarihi cümleyi buyurdu: “Sen sürekli İslam ve Müslümanların düşmanı oldun.” Kitab’ul İsti’ab, c. 2, s. 690’a müracaat ediniz.

[32] - Bu hadis mütevatir bir şekilde nakledilmiştir.

[33] - Şifa, İlahiyat, 10. makalenin 1. bölümü, s. 488, Ayetullah Hasanzade Amuli’nin Tahkiki.

[34] - Nezeriyet’ul İmamet, Ahmet Mahmud Subhi, İmamı Tayin Etmenin Vücubu bölümünde.

[35] - Sima-i Şucaan, s. 33 - 34.

[36] - a. g. e. , s. 35.

[37] - Bakara Suresi, 216. ayet.

[38] - Şerh-i Mevakif, c. 3, s. 265.

[39] - el-Ahkam’us- Sultaniyye, s. 4.

[40] - et-Temhid, s. 178.

[41] - Âl-i İmrân Suresi, 159. ayet.

[42] - Şura Suresi, 38. ayet.

[43] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 1. s. 615, Meğazi-i Vakidi, s. 48.

[44] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 2, s. 63, Meğazi-i Vakidi, c. 1 s. 209.

[45] - Tarih-i Kamil, c. 2, s. 122.

[46] - Meğazi-i Vakidi, c. 3, s. 925.

[47] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 1, s 615.

[48] - Meğazi-i Vakidi, c. 3, s. 925.

[49] - Ahzap Suresi, 36. ayet.

[50] - Nehc’ul Belağa, 6. mektup.

[51] - Nahl Suresi, 125. ayet.

[52] - Şerh-u Nehc’il Belağa-i İbn-i Ebi’l Hadid, c. 14, s. 36.

[53] - Şerh-u Nehc’il Belağa, c. 1, 3. hutbe.

[54] - Nehc’ul Belağa, 28. mektup.

[55] - Nehc’ul Belağa, 62. mektup.

[56] - Âl-i İmrân Suresi, 153. ayet.

[57] - Âl-i İmrân Suresi, 144. ayet.

[58] - Sahih-i İbn-i Mâce, bab-u fiten ve diğer kaynaklar.

[59] - el-İmamet-u ve’s- Siyase, c. 1, s. 5.

[60] - a. g. e. , s. 7.

[61] - Ensar, iki emir tayin edilmesi görüşünü ortaya atarak kendi mezarlarını kazdılar ve resmen mücadele sahnesinden bir adım geri çekildiler. Böylece Muhacirler cephesi karşısında zayıflık ve düşüklüklerini itirafta bulundular. Bu yüzden Hazrec kabilesinin başkanı, Habbab’ın bu sözünü işitince büyük bir üzüntü içinde şöyle dedi: “Bu öneri bizim gevşeklik ve çaresizliğimizin başıdır.”

[62] - Gelecek konuda Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) bu delile getirdiği eleştiriyi okuyacaksınız.

[63] - Sakife olayının geniş izahını, Tarih-i Taberi, c. 3, H. 11. yıl olayları; el-İmamet-u ve’s-Siyaset, İbn-i Kuteybe, c. 1; Şerh-u İbn-i Ebi’l- Hadid, c. 2, s. 22 - 60 kaynaklarından iktibas ettik.

[64] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 4, s. 308; İrşad-i Müfid, s. 260.

[65] - Zuhruf Suresi, 31. ayet, hakezâ İsra Suresi, 90 ila 95. ayetlere de müracaat ediniz.

[66] - Bakara Suresi, 207. ayet.

[67] - “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz?” (Âl-i İmran Suresi, 144. ayet).

* - Şecere, Arapça’da “ağaç” anlamındadır; burada soy anlamında kullanılmıştır.

[68] - “Onlar ağacı delil olarak gösterdiler ve meyvesini zayi ettiler.” (Nehc’ul Belağa, 64. hutbe).

[69] - el-İmamet-u ve’s Siyase, İbn-i Kuteybe Dinurî, c. 1, s. 12; İhticac-ı Tabersî, c. 1, s. 96.

[70] - İhticac-ı Tabersi, c. 12, s. 95.

[71] - Nehc’ul Belağa-i Abduh, 173. hutbe.

[72] - el-İmamet-u ve’s Siyaset, c. 1, s. 12.

[73] - Tarih-i Taberî, c. 3, s. 234.

[74] - Sahih-i Buharî, c. 2, s. 25.

[75] - Sahih-i Buharî, c. 2, s. 22.

[76] - Şerh-u Nehc’il Belağa, İbn-i Ebi’l Hadid, c. 6, s. 52; Kitab-u Sakife, Ebu Bekir Ahmet bin Abdulaziz Cevheri’den naklen.

[77] - Ahzab Suresi, 6. ayet.

[78] - Maide Suresi 48. ayet.

[79] - et-Teratib’ul İdariyye, c. 1, s. 285.

[80] - c.1, s. 240 - 264’e müracaat ediniz.

[81] - Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) bizzat katılmadığı savaşlar seriyye olarak adlandırılmaktadır.

[82] - Enbiya Suresi, 74. ayet ile Yusuf Suresi, 22. ayet

[83]-  Yusuf Suresi, 101. ayet.

[84] - Sad Suresi, 26 ve 35. ayetler ile Bakara Suresi, 247. ayete müracaat ediniz.

[85] - Nahl Suresi, 44. ayet.

[86] - Cuma Suresi, 2. ayet.

[87] - Bakara Suresi, 247. ayet.

[88] - İhticac-i Tebersî, c. 1, s. 353, özetle.

[89] - İhticac-i Tabersî, c. 2, s. 6.

[90] - Peygamber (s.a.a) Tebük yoluna koyulunca Hz. Ali’yi (a.s) kendi yerine geçirip ona şöyle buyurdu: “Sen bana oranla Harun’un Musa’ya (a.s) oranı gibisin. Şu farkla ki benden sonra peygamber yoktur.”

Peygamber (s.a.a) bu cümleyle nübüvvet dışında sahip olduğu tüm makamları Ali (a.s) için de sabit kılmıştır. 

[91] - Gadir hadisinin geniş açıklaması on dokuzuncu bölümde beyan edilecektir.

[92] - Maksat, ileride söz edeceğimiz Sekaleyn hadisidir. Yirmi ikinci bölüme müracaat ediniz.

[93] - Peygamber ashabına şöyle buyurdu: “Ali’ye müminlerin emiri olarak selam verin.”

[94] - Nisa Suresi, 54. ayet.

[95] - Nehc’ul Belağa, 3. hutbe.

[96] - Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 2 - 14.

[97] - Tarih’ul Hulefa, s. 59 - 66.

[98] - el-Gadir, c. 7, s. 108.

[99] - Sire-i Halebî, c. 3. s. 34; Bihar, c. 22, s. 157.

[100] Meğazi-i Vakidi, c. 2, s. 766; Bihar, c. 21, s. 54

[101] En’am Suresi, 164. ayet

[102] - Tabakat-i İbn-i Sa’d, c. 3, s. 151.

[103] Muvatta-i Malik, s. 335

[104] Sünene-i Beyhaki c. 8, s. 273

[105] Sünen-i İbn-i Mace, c. 1, s. 200

[106] - ed-Durru’l Mensur, c, 1. s. 21.

[107] - Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 192.

[108] - Nisa Suresi, 20. ayet.

[109] - el-Gadir, c. 6, s. 87 (Ehl-i Sünnet’in sayısız kaynaklarından naklen).

[110] - Olayın tafsilatı beşinci bölümde geçmiştir.

[111] - el-Ezvâ’, s. 204.

[112] - Sünen-i Beyhakî, c. 8, s. 33.

[113] - Tevbe Suresi, 100. ayet.

[114] - Feth Suresi, 18. ayet.

[115] - Ahzab Suresi, 12. ayet.

[116] - Tevbe Suresi, 47. ayet.

[117] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 2, s. 430.

[118] - Neden Hıristiyan Değilim.

[119] - Haşr Suresi, 8. ayet.

[120] - “Muhammed Allah’ın elçisidir. Onun berâberinde bulunanlar, küfredenlere karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükua varırken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar.” (Feth Suresi, 29. ayet)

[121] - “Allah, iman edip yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vadetmiştir.” (Feth Suresi, 29. ayet)

[122] - Tevbe Seresi, 96. ayet.

[123] - Âl-i İmrân Suresi, 57. ayet.

[124] - Zümer Suresi, 65. ayet.

[125] - En’am Suresi, 92. ayet.

[126] - el-İsabe, c. 2, s. 38.

[127] - Bu şahıslardan her birinin biyografisi hikayesi el-İstiab, el-İsabe, Usd’ul Gabe ve benzeri rical kitaplarında yer almıştır.

[128] - Hucurat Suresi, 6. ayet.

[129] - Bu adı sayılan kimseler münafıklardan farklı bir grupturlar ve onların çok geniş bir kıssası vardır.

[130] En’am Suresi 88. ayet

[131] - Gayet’ul Meram, s. 107 - 152.

[132] - el- Müracaat, s. 131 - 132.

[133] - Sahih-i Buharî, c. 3, s. 58 ve Sahih-i Müslim, c. 2, s. 323.

[134] - Sahih-i Müslim, c. 7, s. 120.

[135] - Tâhâ Suresi, 29 - 30. ayetler.

[136] - Tâhâ Suresi, 31. ayet.

[137] - Tâhâ Suresi, 32. ayet.

[138] - Tâhâ Suresi, 36. ayet. Bundan da öte Kur’an ayetlerin birinde Harun’un nübüvvet makamını dile getirmekte ve açıkça şöyle buyurmaktadır: “Rahmetimizden, kardeşi Harun’u bir peygamber olarak ona bağışladık.” (Meryem Suresi, 53. ayet)

[139] - A’raf Suresi, 142. ayet. Başka bir ayette de tam bir açıklıkla Harun’un vezirlik (müşavirlik) makamı beyan edilmektedir. “Kardeşi Harun’u da kendisine vezir yaptık” (Furkan Suresi, 35. ayet)

[140] - Bu itirazı Ehl-i Sünnet alimlerinden meşhur bilgin Amedî öne sürmüştür.

[141] - Peygamber-i Ekrem (s.a.a) bu cümleyi yedi defa ve her defasında da belli bir münasebetle beyan etmiştir. Ama biz sözü fazla uzatmamak için onlardan sadece iki tanesine işaret etmek istiyoruz.

[142] - Kenz’ul - Ummal, c. 6, s. 395, 6032. hadis.

[143] - Munteheb-u Kenz’il - Ummal, Müsned’in haşiyesinde, c. 5, s. 31.

[144] - el- Müracaat, s. 141 - 147.

[145] - Hıristiyanlık kitaplarını mütalaa ederek putperestlik dinini terk edip Hıristiyanlığa yönelen Varaka b. Nevfel gibi.

[146] - Tur Suresi, 30 - 32. ayetler.

[147] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 2, s. 172.

[148] - Sire-i İbn-i Hişam, c. 1, s. 386 ve 410.

[149] - Mâide Suresi, 67. ayet.

[150] - Fahr’ur-Razî, Tefsir-i Kebir’inde (c. 3, s. 635) Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) bu görevinin konusu hususunda on ihtimale yer vermiştir. Oysa onlardan hiç birisi, hiç bir kaynağa sahip olmamakla birlikte ayetten, görevin konusu hususunda istifade ettiğimiz iki şarta sahip değildir. Onların çoğunun zaten bir önemi olmadığı gibi onları tebliğ etmemek Peygamber-i Ekrem’in risaletine hiç bir zarar vermez veya onları tebliğ etmek Peygamber-i Ekrem’in korkmasına ve endişe duymasına sebep olmayacak türden ihtimallerdir. Şimdi bu ihtimalleri açıklayalım:

1- Bu ayet zina eden kadın ve erkekleri taşlama hükmü ile ilgilidir.

2- Bu ayet Yahudilerin Peygamberi eleştirmesi hakkında nazil olmuştur.

3- Kur’an Peygamber-i Ekrem’in eşlerini uyarmış ve onlara dünya süslerini istedikleri taktirde Peygamber-i Ekrem’in onları boşamaya hazır olduğunu bildirmiştir. Peygamber de bu ilahî hükmü tebliğ hususunda onların dünyayı tercih edebilecekleri korkusuyla endişe duymuştur.

4- Bu ayet Peygamber-i Ekrem’in üvey evladı Zeyd hakkındadır. Peygamber onun boşanmış eşiyle evlenmekle görevlendirilmiştir.

5- Bu ayet insanları ve münafıkları cihada davet ile ilgilidir.

6- Peygamber-i Ekrem’in putları eleştirmek hususunda susması ile ilgilidir.

7- Ayet Veda Haccında Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) hac günlerinde şer’i hükümleri ve hac amellerini beyan ettiği günlerde nazil olmuştur.

8- Peygamber Kureyş, Yahudiler ve Hıristiyanlardan endişe duyuyordu. Bu ayet Peygamber-i Ekrem’in iradesini güçlendirmek için nazil olmuştur.

9- Savaşların birinde Peygamber bir ağacın gölgesinde dinlenirken, bir Arap yalınkılıç Peygamber’e (s.a.a) saldırdı ve şöyle dedi: “Şimdi seni kim benim kılıcımdan koruyabilir.” Peygamber (s.a.a), “Allah” diye buyurdu. Bu esnada düşman büyük bir korkuya kapıldı ve geri çekildi. Ağaca çarpması sonucu başı kırıldı. İşte bu esnada söz konusu ayet nazil oldu ve: “Allah seni insanlardan korur” diye buyuruldu.

Bu ayetin anlamının bu ihtimallerden bazısıyla (son ihtimal gibi) mutabık olması çok uzak bir ihtimaldir. Diğer bazı ihtimaller ise Gadir-i Hum olayı ile uyum içinde değildir.

[151] - Merhum Allame Emini bu otuz kişinin adını ve özelliklerini nefis eserinde, (el- Gadir, c. 1, s. 196- 209) geniş bir şekilde beyan etmiştir. Onlar arasında İbn-i Abbas, Ebu Said Hudri, Bera b. Azib gibi kimselerden hadis nakleden Taberî, Ebu Nuaym-i İsfahanî, İbn-i Asakir, Ebu İshak Himveynî, Celaluddin Siyutî... gibi kimseler de göze çarpmaktadır.

[152] - Özellikle de Arap milleti arasında sürekli olarak büyük makamlar kabilelerin büyüklerine ait olmuştur. Gençler hayatın acı ve tatlı olaylarını tatmadıkları bahanesiyle onların hiç bir makam sahibi olmasını uygun görmüyorlardı. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) Attab Useyd’i Mekke valisi, Usame’yi ise ordu komutanı tayin ettiğinde taraftarlarının itirazına maruz kalmıştı. Ayrıca onlar Ali’nin (a.s) diğer gençlerden farklı olduğunu düşünemiyorlardı. Bu liyâkatli gencin Allah’ın inayetleri ışığında her türlü hata ve günahtan korunmuş ve sürekli olarak yüce alemden yardım görecek bir makama ulaştığından gaflet ediyorlardı.

[153] - Ahmet b. Hanbel’in Müsned'de naklettiğine göre Resulullah (s.a.a) bu cümleyi dört defa tekrarladı.

[154] - Mâide Suresi, 3. ayet.

[155] - İhticac’ut Tebersî, c. 1, s. 71 - 84, Necef baskısı.

[156] - Vefiyyat’ul E’yan, c. 1, s. 60.

[157] - a. g. e. c. 2, s. 223.

[158] - et-Tenbih ve’l- İşraf, s. 22.

[159] - Simaret’ul Kulup, s. 511.

[160] - Hadid Suresi, 15. ayet.

[161] - Yani işlediğiniz günahlardan dolayı sizler buna layıksınız.

[162] - Hac Suresi, 13. ayet.

[163] - Ahzap Suresi, 6. ayet.

[164] - Menakıb-i Harezmî, s. 80 ve diğerleri.

[165] - Hucurat Suresi, 15. ayet.

[166] - Tevbe Suresi, 72. ayet.

[167] - Merhum Seyyid Ali Han Medenî, ed-Derecat’ur- Refi’e fi Tebekat-i Şiat’il-İmamiyye adlı nefis eserinde Müminlerin Emiri Ali’ye (a.s) sadık kalan Peygamber-i Ekrem’in ashabından bir grubun adını ve özelliklerini bir araya toplamıştır. Merhum Şerefuddin Amili’de “el- Fusul’ul Muhimme”de (s. 177 - 192) kendi özel araştırmasıyla bunlara bazı kimseleri de eklemiştir. Yazar da “Şia’da İslami şahsiyetler” çerçevesinde bir kitap yazmış, bu şahısların biyografisini ve velayet mertebesini dakik kaynaklarla yansıtmıştır. Bu kitap bir kaç cilt halinde yayınlanacaktır.

[168] - Sahih-i Buhari, c. 1, s. 22 (Kitab’ul İlm).

[169] - Nur Suresi, 63. ayet.

[170]-  Hucurat, Suresi, 1. ayet.

[171] - Hucurat Suresi, 7. ayet.

[172] - Menakıb-i Harezmî, s. 217.

[173] - el-Gadir, c. 1, s. 153 - 171.

[174] - Feraid’us - Sımteyn, 58. bölüm; Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) bu üç husus dışında Kufe’de de “Yevm’ur- Rehbe” diye adlandırılan günde, Cemel gününde Hadis’ur Rekban diye adlandırılan olayda ve Siffin savaşında Gadir hadisinin kendi imametine delil olduğunu ortaya koymuştur.

[175] - Yenabi’ul Mevedde, s. 92.

[176] - Zikredilen bu istidlal hakkında daha fazla bilgi edinmek, kaynak ve delilleriyle tanışmak için nefis “el-Gadir” kitabına müracaat edilebilir. (c. 1, s. 146 - 195) Bu kitapta yirmi iki delil müsnet kaynaklarla nakledilmiştir.

[177] - “Sekal” değerli ve nefis şey, “sıkl” ise ağır şey anlamındadır.

[178] - Feyz’ul Gadir, c. 3, s. 14.

[179] - Sevaik’ul Muhrika, Askalanî, 135. hadis.

[180] - Yenabi’ul Meveddet, s. 32 ve 40.

[181] - Mustedrek-i Hakim, c. 3, s. 109 ve diğerleri

[182] - Bihar’ul Envar, c. 22, s. 76 (Mufid’in Mecalis adlı kitabından naklen).

[183] - İhticac, c. 1, s. 210.

[184] - es-Sevaik’ul Muhrika, s. 89.

[185] - İhticac-ı Tebersi, s. 228.

[186] - Abakat, 12. cilt, 2. cüz s. 914’den sonrasına müracaat edilsin.

[187] - Aynı zamanda Müstedrek-i Hakim, c. 3, s. 343; Kenz’ul - Ummal, c. 1, s. 250; Sevaik, s. 75, Feyz’ul - Gadir, c. 4, s. 356’ya müracaat ediniz.

[188] - Tevbe Suresi, 35. ayet.

[189] - Ayrıca günahkâr insanın yalandan sakınmasının gereği de çeşitli durumlarda samimi bir şekilde söz konusu günahları itiraf etmesidir. İnsanlar günah işlediğinden haberdar olunca, tabii olarak o kimsenin vakar ve saygınlığı da gözlerde şüpheli hale gelir ve ondan nefret edilmesine sebep olur. Neticede de yukarıda değindiğimiz terbiye edici kimsenin nüfuz ve sevimliliğinin yokluğu sorunu ortaya çıkar.

[190] - Yani konuşmacının konuştuğu şeylerin gerçeğine bak. Hak ve batılı teşhis etme konusunda onun şahsiyetini göz önünde bulundurma.

[191] - İtimat elde etmenin gereği ise önderlik makamına geçmeden önce veya geçtikten sonra hayatının tüm dönemlerinde Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) her türlü günah ve pislikten münezzeh olmasıdır. Zira yüzde yüz bir güven sadece şahsın mutlak bir şekilde günah işlediğinin görülmemesi durumunda mümkündür. Ömrünün bir bölümünü günah içinde tüketen kimseler daha sonra tövbe yoluna koyulurlarsa, her ne kadar bir ölçüde insanların güvenini elde etseler de böyle bir güven yüzde yüz ve şek ve şüpheden uzak bir güven değildir. Ayrıca bu açıklamadan şöyle bir sonuç alabiliriz:

Önderler hem kasti günahlardan ve hem de unutkanlıkla yapabilecekleri günahlardan münezzeh olmalıdır. Zira kasıtlı günahlar her türlü güveni ortadan kaldırmaktadır. Unutkanlıkla yapılan günahlar ise her ne kadar bazı hususlarda itimadın ortadan kalkmasına sebep olmasa da insanın konumuna çok büyük darbeler vurmaktadır. Yanlışlıkla yapılan günahların her ne kadar bir cezası olmasa ve insan din ve akıl nezdinde mazur görülse de kamuoyunda çok kötü etkiler ortaya çıkarmakta ve insanların uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Özellikle de bu hata ile yapılan günah, cinayet ve benzeri şeyler olursa durum daha da kötüleşmektedir.

[192] - Bu kitabın, üçüncü dördü ve beşinci bölümlerine müracaat ediniz.

[193] - Ahzab Suresi, 32. ayet.

[194] - En’am, 124.

[195] - “Ulu’l emr, Peygamberden (s.a.a) sonra Müslümanların dizginlerini ellerine almaları gereken emir sahipleridir. Veya en azından bu grup emir sahiplerinin apaçık örnekleridir.

[196] - Nisa Suresi, 59. ayet.

[197] - Bakara Suresi, 124. ayet.

[198] - Müslim, Sahih, 4/3, 18, Abdulbaki baskısı 2408. numaraya müracaat ediniz.

[199] - Daremî, Sunen, 2 / 431 - 432.

[200] - Tirmizi Sünen, 5 / 663, 37788. numaraya müracaat ediniz.

[201] - Hakim, el-Mustedrek, 1/93.

[202] - Hafız Meziy, Tehzib’ul Kemal, 3/127.

[203] - İbn-i Hacer Askalani, Feth’ul Bari’nin önsözü, s. 391, Dar’ul Marife baskısı.

[204] - Hafız Seyyid Ahmet, Feth’ul Mülk’il Aliy, s. 15.

[205] - Ebu Hatem Razi, el-Cerh-u ve’t Ta’dil, 5/92.

[206] - Ravisinin masum bir kişiye isnat etmediği hadise merfu’ hadis denmektedir.

[207] - Hakim, Müstedrek, 1/93.

[208] - Hafız Meziy, Tehzib’ul-Kemal, 13/96.

[209] - İbn-i Hacer, Tehzib’ut-Tehzib, 4/355.

[210] - İbn-i Hacer, Takrib, 2891. numaranın tercümesi.

[211] - Zehebî, el-Kaşif, 2412. numaranın tercümesi.

[212] - Zehebî, Mizan’ul-İ’tidal, 2/302.

[213] - et-Temhid, 24/331.

[214] - İbn-i Hacer, Tehzib’ut-Tehzip, 8/377, Dar’ul-Fikr baskısı; Tehzib’ul-Kemal, 24/138.

[215] - a. g. e.

[216] - İbn-i Hiban, el-Mecruhin, 2/221.

[217] - Malik, el-Muvatta, s. 889, 3. hadis.

[218] - Müslim, Sahih, 4/1883, 2424. hadis.

[219] - Tirmizî, 5/663.

[220] - Hasan bin Ali Sakkaf, Sahih-u Sıfet’us-Selat’un-Nebi (s.a.a), s. 289 - 294’den alınmıştır.

[221] Menşur-i Cavid, 5/294

[222] - Ahzap Suresi, 56. ayet.

[223] - Sevaik’ul - Muhrika, 2. baskı, Mektebet’ul-Kahire, Mısır, 11. bölüm, 1. fasıl, 146.

Bu rivayetin benzeri Siyuti’nin ed-Durr’ul - Mensur kitabı, c. 5, Ahzap Suresi, 56. ayetin tefsirinde yer almıştır. Onu, el-Musennef kitabının yazarı Abdurrezzak, İbn-i Ebi Şeybe, Ahmet b. Hanbel, Buhari, Muslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî, İbn-i Mace ve İbn-i Merduye gibi büyük hadis alimleri nakletmiştir.

[224] - Sevaik’ul-Muhrika, 11. bölüm, s. 148; İthaf-u Bişravî, 29 ve diğerleri.

[225] - Buharî, Sahih, Tefsir kitabı, 6. cüz/217 (Ahzap Suresi).